| Biz de bu kararları verecek olan kişilerin bu 900 milyon opsiyonun üzerinden sadece birkaç gün içerisinde geçebilmesini sağlayan bir araç yarattık. | TED | لذلك اخترعنا أداة لتساعد متخذي القرار لغربلة 900 مليون خيار بغضون أيامٍ فقط. |
| Gökte bir kuşmuş gibi uçmayı sağlayan bir araç. | Open Subtitles | إنها أداة تستخدمُ للطياران في السماء مثل العصفور |
| Biz de yeniden inşaayı tamamlamak için Flickr gibi sitelerden coğrafi etiketlerine göre görüntü seçip çıkarmamızı sağlayan bir araç geliştirmeye başladık. | TED | لذلك بدأنا في تطوير أداة تسمح لنا باستخراج الصور من مواقع مثل فليكر، بناءً على علاماتها الجغرافية، لاستكمال إعادة البناء. |