sabırsızlıkla beklediğiniz maç başlamak üzere. | Open Subtitles | إنّ المباراة التي تنتظرونها بفارغ الصبر سوف تبدأ قريبا. |
Yedinci uzatmalara girerken, pistteki susam sokağı oyuncuları sabırsızlıkla gösterilerine başlamak için bekliyor. | Open Subtitles | ونحن الان في الوقت بدل الضائع وها هم أبطال عالم سمسم ينتظرون النتيجة بفارغ الصبر حتى يقومون بتأدية رقصة الفوز |
Sizin gelişinizi sabırsızlıkla bekliyorduk. | Open Subtitles | أود أن أقول أننا كنا نتطلع شوقاً إلى وصولك |
Doktorların seni kesip biçmesini sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الانتظار، حتّى يقوم الأطباء بتمزيقك |
Üç diş sarımsak burada bir tutam fesleğen, bunu yapmayı sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | الآن، تلك الشجرة قفازات من الثوم رزمة من الريحان يا صبي، كنت أتطلع لذلك |
Howard, sana itiraf etmeliyim ki, mahkemede ifade vermeyi ben de sabırsızlıkla beklemiyorum. | Open Subtitles | هوارد, يجب ان اعترف لك... اننى اننى لا اتطلع الى الشهادة فى المحكمة |
Sanırım, sabırsızlıkla yeniden bir araya gelecekleri günü bekliyor olmalı. | Open Subtitles | إنمها تنتظر بنفاذ صبر اليوم الذى ستلحق به |
Aramanızı sabırsızlıkla bekliyordum. | Open Subtitles | أنا الوالد الوحيد الذي كان ينتظر اتصالك بفارغ الصبر |
Aramanızı sabırsızlıkla bekliyordum. | Open Subtitles | أنا الوالد الوحيد الذي كان ينتظر اتصالك بفارغ الصبر |
Bir sonraki seansımızı sabırsızlıkla bekliyorum diyelim. | Open Subtitles | دعنا نقل فقط أنني أنتظر جلستنا القادمة بفارغ الصبر |
"Annem ve ben sabırsızlıkla gelmenizi bekliyoruz. | Open Subtitles | انا و امكما ننتظر وصولكما بفارغ الصبر |
Birazdan Ajan Mulder ile görüşeceksiniz. Raporlarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz. | Open Subtitles | ستحتاجين الاتصال بالوكيل مولدر نحن نتطلع الى تقاريرك |
Senin duygusal tepkilerini mantıklı hale getirmesini sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار حتى أرى إرشاداته وهى تواجه إنفعالك |
sabırsızlıkla bekliyorum dostum. Zenci kıçını özledim! | Open Subtitles | أتطلع لذلك يا صاح, اشتقت لمؤخرتك الزنجية |
Şahsen dizüstüle, şu büyük olanın adı neydi her neyse, ikisini ayırt edemeyen biri olarak konuşmasını sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | والآن ، بالتحدث كشخص لا يعرف الفرق بين الجهاز المحمول و الكبير منه. اتطلع بالتأكيد لأستماع ما ستقول . |
Annem bir sonraki Dorwell kitabınız için sabırsızlıkla bekliyor. | Open Subtitles | بسرعة أمّي تنتظرُ وصولُ كتاب المفتشِ الجديد دورويل بنفاذ صبر |
Bir sonraki veri noktasını sabırsızlıkla bekleyen, içsel bilim adamına dönüşürüz. | TED | ويصبحُ فينا هذا المفكر الروحي الداخلي حيث كنُا منتظرين بلهفة مرحلة المعرفة المقبلة. |
Michael sabırsızlıkla öğlen yemeği siparişinin gelmesini bekliyordu. | Open Subtitles | مايكل كان ينتظر بشغف وصول وجبة الغذاء التي حجزها |
Tamam, ben sabırsızlıkla deylim ki ¨yeni kapitalist uzay yarışını¨ beklemekteyim | TED | جيد, أنا أتطلع إلى سباق فضائي رأسمالي جديد, دعونا نسميه كذلك. |
sabırsızlıkla beklediğim hangi zevkler var orda? | Open Subtitles | أيّ مسرات يجب أن أتطلع إليها ؟ |
Ama kendi çocuğumuzun olmasını sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | يجب أن تعرفي, أني مازلت لا أستطيع الأنتظار إلى أن يكون لدينا طفل |
Raporunuzu duymayı sabırsızlıkla bekliyorum beyler. | Open Subtitles | السادة المحترمون، أَتطلّعُ لسَمْاع تقريرِكَم. |
sabırsızlıkla bekliyorum. Bu olaya daha önce hiç katılamamıştım. | Open Subtitles | أتطلّع لذلك لم أقم بتغطية هذا الحدث من قبل |
Onu üzerimden çıkarmanı sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | لا اطيق الانتظار حتى تنزعني اياه. |