Bu güzel kapı, kadınlar avlusuna açılıyor, sadece Yahudiler girebilir. | Open Subtitles | البوابة الجميلة تؤدي الى بلاط من النساء وهو لليهود فقط |
O savaşta milyonlarca insan öldü, sadece Yahudiler değil. | Open Subtitles | العديد من الناس ماتوا في الحرب ليس فقط اليهود |
Burada sadece Yahudiler değil, Polonyalı politik mahkûmlar ve Nazilerin tehdit olarak gördüğü diğerleri tutuluyordu. | Open Subtitles | هنا ليس فقط اليهود لكن السجناء السياسيين البولنديين وآخرين ممن إعتقد النازيون أنهم يمثلون تهديداً لحكمهم ، سُجنوا |
Öyle şeyleri sadece Yahudiler yer. | Open Subtitles | فقط اليهود يأكلونه بهذه الطريقة. |
Doğuya sadece Yahudiler'i gönderiyorlar. | Open Subtitles | فقط اليهود سيتم أرسالهم الى الشرق. |