Tek sahip oldukları kül, toz, pislikti... | TED | يملكون الغبار، والقذارة، ولا شيء غير ذلك. |
Yahudiler de, tıpkı New York'a sahip oldukları gibi, satranç federasyonun da hepsine sahip olmak istiyorlar. | Open Subtitles | اليهود يريدون أن يحتفظوا بإتحاد الشطرنج لأنفسهم كما أنهم يملكون نيويورك |
Ama bu onların dile sahip oldukları konusunda bize bir şey söylemez. | TED | لكن هذا لا يخبرنا بالضرورة أنه كان لديهم لغة. |
Eğer o imkanlara sahip oldukları halde dünyayı umursamasalardı, çok endişe verici olurdu. | TED | لو أن لديهم هذا القدر من المال و لم يهتما بالعالم سيكون ذلك مقلقا جدا. |
sahip oldukları limitli gücü göstermenin tek yolu bazı eşyaları sahiplenmektir. | TED | والطريقة الوحيدة لفرض قوتهم المحدودة من خلال الأدوات التي يمكنهم تملكها. |
Devletlerin vatandaşları hakkında sahip oldukları müthiş miktarda veriyle neler yapabileceklerini düşünün. | TED | تصوروا ماذا تستطيع ولاية أن تفعله بالكم الهائل من البيانات التي تملكها عن مواطنيها. |
sahip oldukları en önemli mülk ise kendilerinin inşa ettiği ve daha sonra aile mezarlığına dönüşen Santísimo Sacramento bazilikasıymış. | Open Subtitles | أهم ما يملكونه كانت كنيسة سانتاسيمو سكرامنتو، معبد قاموا ببنائه، و الذي أصبح لاحقاً مقبرة العائلة |
Alt yapıya, akıl hocalarına ve kaynaklara, sahip oldukları sürece yalnız hayatta kalmak için değil, başarmak için de, ihtiyaç duydukları şeyleri yapabilirler. | TED | طالما يملكون البنية الأساسية الإرشاد و الموارد، يستطيعون بناء ما يحتاجون، ليس فقط من أجل البقاء ، ولكن من أجل الإزدهار. |
Ama eğer kullanmazsanız özgürlük yoktur, ve muhbirlerin yaptığı, ve Gayla Benefield gibi insanların yaptığı sahip oldukları özgürlüğü kullanmalarıdır. | TED | لكن الحرية غير موجودة إذا لم تستخدمها، و ما يفعله كاشفوا الفساد، و ما يفعله أناس مثل غايلا بنفيلد هو إستخدام الحرية التي يملكون. |
Suudiler'in, Amerika'nın % 7'sine sahip oldukları düşünülürse bu pek de kötü bir fikir sayılmaz. | Open Subtitles | ونخبة السعوديون يملكون 7% من أمريكا فمن المحتمل ألا تكون فكرة سيئة |
Tüm sahip oldukları bu! | Open Subtitles | إنّه كلّ ما يملكون في هذه الدنيا! |
Gösterin onlara sahip oldukları tüm güzellikleri. | Open Subtitles | أريهم ~... كل ما يملكون من جمال |
Ve oldukça eminim ki, fakir insanlar sırf sahip oldukları her şey alındı diye yok olma eğiliminde değiller. | TED | وأنا واثقة إلى حد ما أن الفقراء لا تميل عادة إلى أن تختفي فقط لأنهم قد تم تجريدهم من كل ما لديهم. |
Bu mercanların diğer bir özellikleri de sahip oldukları muhteşem kimyadır. | TED | صفاتها الخاصة هي أن لديهم هذه الكميائيات الكبيرة. |
Ama aynı zamanda, sahip oldukları başka birşey de beni oldukça şaşırtıyor: Coca-Cola. | TED | لكني فوجئت بشئ واحد كان لديهم: كوكا كولا. |
Ama köyün istediği buydu, çünkü sahip oldukları süt satamadan bozuluyordu, bu yüzden buna ihtiyaçları vardı. | TED | لكن هذا ما رغبت فيه القرية، لأن الحليب الذي لديهم يفسد قبل أن يتمكنوا من بيعه، لذلك كان هذا ما يحتاجون إليه. |
Neye sahip oldukları umurumda değil. Bu tekneyi oraya sürün, şimdi! | Open Subtitles | لا يعنينى ما لديهم إتجه بهذا القارب هناك الآن |
Ona, sahip oldukları için şükretmesini öğretmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد منها أن تتعلم كيف تكون ممتنة للنعم التي تملكها |
Yaşamın genişlemiş bir kelime dağarcığıyla sunabileceği yeni hikâyeleri keşfetmek istedik. Unutmayın, burada hikâyeler hücrenin ürettiği proteinler ve sahip oldukları işlevler. | TED | حسناً، أردنا أن نكتشف نوع القصص التي ستخبرنا بها الحياة التي تحوي مفردات أكثر وتذكّروا أن القصص هنا تعني البروتينات التي تنتجها الخليّة والوظائف التي تملكها. |
Tüm sahip oldukları sensin. | Open Subtitles | كل ما يملكونه هو انت |
sahip oldukları tek şey orası. | Open Subtitles | إنه كل ما يملكونه |