Küçük bir adam palmiye ağacında asılı duruyordu ve ağaç muson rüzgarı altında bir taraftan diğerine bir öne, bir arkaya sallanıp duruyordu. | Open Subtitles | فتى صغير معلّق على شجرة نخيل . و النخلة كانت تتأرجح . بسبب تلك الرياح الموسمية التي تحرك الشجرة إلى اتجاه |
Pekâlâ. Alt kat komşusu bir kadının balkondan sallanıp daireye koştuğunu gördüğünü raporladı. | Open Subtitles | حينا إذن، الجار في الطابق السفلي بلّغ عن رؤية إمرأة تتأرجح من على الشرفة ، وتمر بجانب الشقة. |
Kâlbime asılı bir şekilde duran ve her hareket edişimde sallanıp birbirine dolanan ağırlıklar varmış gibi hissediyorum. | Open Subtitles | يبدو الأمر وكأن هنالك أوزان صغيرة تتدلى من قلبي التي تتأرجح وتُسحب في كل مرة أتحرك فيها |
Sonunda da tek başına, ölmüş, sallanıp durursun. | Open Subtitles | أخيراً سوف تتأرجح وأنت و حيد و ميت |
Burada sallanıp da üzerine sinekler üşüşsün istemiyorsan şimdi konuş. | Open Subtitles | إن لم تكن تبالي بأن أشاهدك وأنت تعدم هنا وفمكَ مليء بالحشرات تكلّم الآن |
Burada sallanıp ve üzerine sinekler üşüşsün istemiyorsan şimdi konuş. | Open Subtitles | إن لم تكن تبالي بأن أشاهدك وأنت تعدم هنا وفمكَ مليء بالحشرات تكلّم الآن |
Ve seni görüyorum Nayan, orada durup, iki dünya arasında sallanıp sonsuz kurtuluşun için bahse giriyorsun. | Open Subtitles | وأراك يا "نايان", واقفاً هناك, تتأرجح بين عالمين, وتراهن على خلاصك الأبدي. |