| ...sallanıyor kendi kendime konuşuyorum. - Galiba komşumuz yine azıttı. | Open Subtitles | النوافذ تهتز , الأبواب تتراقص وأنا لا أتحدث مع احد |
| Yani bütün müşteriler şikayet ediyor. Otel sallanıyor vallahi, artık bilmiyorum. | Open Subtitles | كل النزلاء يشتكون البناية كلها تهتز بسعالك |
| Şimdiden bilseniz iyi olur; kamyon geçerken biraz sallanıyor. | Open Subtitles | والآن أحبُّ أن أخبركِ، بأنه عندما تمرّ الشاحنات فإن كل شيء يهتز. |
| Ofis için yeni bir yer bulmalıyız. Ne zaman bir kamyon geçse, ...tüm bina sallanıyor ! | Open Subtitles | يجب علينا ايجاد مكتب آخر عندما تمر شحنة كل المبنى يهتز |
| sallanıyor vücutlar fırtınada kalpler çarpıyor eğlencenin tam ortasındayız | Open Subtitles | الاجسام تتمايل مع الايقاع السريع والقلوب تطير مع العاصفة هذا هو حالنا نحن نغرق فى السعادة |
| Çalıları kırparken bir baktım, takılmış bir tanesine sallanıyor. | Open Subtitles | أعني لقد اندهشت برؤيتي تلك الأشياء تتأرجح |
| Sürekli sallanıyor böylece saate bakarak ne olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | وهو يتأرجح بشكل مستمر ليعلم الساعة بالطريقة التي يتقدم فيها الوقت |
| "Öyle yükseklerde ki kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!" | Open Subtitles | عاليا في القلعة تتدلى اليقطينة الفارغة |
| Şimdi, çikolatalı süt içsem, popom bir hafta sallanıyor. | Open Subtitles | ولن عندي رعشة الشيكولاته ومؤخرتي تهتز لمدة اسبوع كامل |
| Dikkat edin, göbeği nitrogliserin ile doluymuş gibi sallanıyor. | Open Subtitles | انتبهوا, معدته تهتز كزبدية مليئة بالنتروغلسرين |
| Duymuyor musun, dünya sallanıyor. Koca kara bulutlar şekilleniyor şimdi. | Open Subtitles | الا تشعر بالارض تهتز من تحتك وغيوم سوداء تتجمع فوق رأسك |
| Çünkü bisikleti askıya takarken her yer sallanıyor. | Open Subtitles | لأنه عندما يركنها على الخطافات الأرضية بأكملها تهتز |
| Bunu sevdim. Buradaki zemin, açık araziden daha fazla sallanıyor. | Open Subtitles | أحب ذلك الارض هنا تهتز اكثر من الساحات المفتوحة |
| "sallanıyor, çatırdıyor, ürperiyor aşağı doğru gelirken devriliyor" | Open Subtitles | فرع الشجرة بدأ يهتز وينشـق ويرتعـد وسقط على الأرض |
| Tren çok hızlı sallanıyor | Open Subtitles | بهذه السرعة، عندما يهتز القطار، سوف تنفتح |
| Herşey sallanıyor! Araba sallanıyor! | Open Subtitles | كل شىء يهتز حولنا السيارة تهتز |
| sallanıyor vücutlar fırtınada kalpler çarpıyor eğlencenin tam ortasındayız | Open Subtitles | الاجسام تتمايل مع الايقاع السريع والقلوب تطير مع العاصفة هذا هو حالنا نحن نغرق فى السعادة |
| Hayır, daha uzun ve geniş etekler her yöne sallanıyor | Open Subtitles | كلا، أطول إنها شىء مُطلق العنان تتمايل التنورات فى جميع الاتجاهات |
| Sağa sola dede saatleri gibi sallanıyor. | Open Subtitles | نوع قديم من ساعات الحائط حيث يحل محل عقرب الثوانى ذراع تتأرجح يميناً ويساراً وتسمى الرقاص |
| Diyelim ki geleneksel bilindik yolu seçtik ve salıncakta bizim çocuklarımız sallanıyor. Dürüst olmak gerekirse, berbat hâldeler. | TED | ولنقل بأننا اخترنا إنجاب طفل من خلال الطريقة التقليدية، وها هو ذا يتأرجح على الأرجوحة، وبكل صراحة، ليسوا سوى فوضى عارمة. |
| "Öyle yükseklerde ki... "...kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!" | Open Subtitles | عاليا في القلعة تتدلى اليقطينة الفارغة |
| Biraz sallanıyor gibisin. | Open Subtitles | تبدو كحيوان يرتعد |
| Çok komik. Kanka aletin sallanıyor! | Open Subtitles | هذا مضحك , يا صديقى عضوك يتدلى خارجا |
| - İçeri getir. - sallanıyor. | Open Subtitles | اجلبها - انها تتارجح - |
| Bekle! Parmağım sallanıyor. Beni hastaneye götürmelisin. | Open Subtitles | انتظري لحظة، سينخلع اصبعي يجب أن نتجاهل هذا |
| Beni burada bulacaklar, dilim dışarı sarkmış küçük sikim banyo köpüğünün içinde sallanıyor olacak. | Open Subtitles | بلسانٍ متدلٍ قضيبي الصغير يتمايل مع فقاعات الحمام |
| Gemi James'ten çok daha fazla sallanıyor. | Open Subtitles | هذه السفينة غير ثباتاً أكثر من (جايمس) |
| Na na na na, dünya sallanıyor evet biz onu alacağız. | Open Subtitles | "العالم سيهتز... ." "نعم نحن سنحصل عليه" |