"sallayarak" - Translation from Turkish to Arabic

    • يلوح
        
    • التلويح
        
    • بهز
        
    • تهز
        
    • بالتجول
        
    • بتلويحة
        
    • ألوح
        
    • وتلوحون
        
    Tramplenin üzerinde yaylanacak ve tek sıçrayışta piramidin tepesine inip, bayrağı sallayarak muhteşem bir final yapacak. Open Subtitles الذى سيقفز من هذا المنط فى قفزة واحدة إلى قمة هذا الهرم يلوح علمه الصغير
    Kuyruğunu sallayarak." Open Subtitles إسبح إسبح إ سبح وهو يلوح بزعانفه
    Küçük sihirli değneğini şöyle bir havada sallayarak kabul edilebilir bir savunma yaratamaz. Open Subtitles لا يستطيع التلويح بعصاه الصغيرة في الهواء لتحقيق موقف دفاعي جيد.
    Zihnimizde, balıklar kafalarını çılgınca sallayarak ters yüzüyorlar ve onları fark etmiyoruz. TED بعقولنا ، السمك يسبح عكسياً بهز رأسه باهتياج ولا نلاحظه .
    Birkaç kez bu tuzağa düşen dişi etsinekleri hediye aldıkları kozayı sallayarak içi boş mu diye en baştan kontrol ediyorlar. Open Subtitles تلك الإناث التي تم خداع عدة مرات، و أنها بداية لتحقق مضمون الهدية التي تهز.
    Hastamızın temeldeki hastalığı nedeniyle ya da onu hastaneden elini kolunu sallayarak çıkıp karlar üzerinde şekerleme yapmasına izin verdiğinden görülüyor olabilir. Open Subtitles قد تكون بسبب مرض او قد تكون بسبب انك سمحت له بالتجول خارج مشفاك وان يغفو بالثلج
    Acıların sihirli asaları sallayarak dindirilemeyeceğini bilirsin. Open Subtitles تعلم أن الألم والإثم لا يمكن التخلص منهما، بتلويحة من العصا السحرية.
    Buraya barış için beyaz bayrak sallayarak geldim. Open Subtitles أنا هنا ألوح رايةً بيضاء
    Davullar çalip, sancaklar sallayarak mi savasa yürüyorsunuz? Open Subtitles تسيرون في الطريق تقرعون الطبول وتلوحون بالألوية؟
    O zaman niye kafasının üzerinde 10 milyon dolarlık çek sallayarak dolaşıyor ne zaman bir- Open Subtitles لمَ يلوح دائماً بشيك قيمتة 10 ملايين
    Çocuklardan biri elinde bir cep telefonu sallayarak koşuşturuyordu. Open Subtitles - اللعنة ، لقد كان احدهم يركض و يلوح بهاتف جوال
    Bu maymun elindeki silahı biraz sallayarak oradaki insanları kontrol edecek ve biz dışarıda beklerken çalışanlardan birine ön kapıyı açtıracak. Open Subtitles هذا القرد سوف يلوح بسلاحه، وسيراقب بعض الأشخاص، وبعدها يحضر أحد العاملين ليفتح الباب الأمامية حيث بقيتنا سينتظروه هُناك.
    Eğer silahı kullanmayacaksan öyle sallayarak kendine ün kazandırma değil mi? Open Subtitles إذا لم تستعمل المسدس فلن تتلقى الإشادة عن التلويح به ، صحيح ؟
    Değer verdiğini, mutfak bıçağını sallayarak gösteriyor demek. Open Subtitles التلويح تهديداً بسكين طريقة مثلى للتعبير
    Şu ana kadar ellerini böyle sallayarak bana bir şey kabul ettirebildin mi sence? Open Subtitles هل التلويح بيديك سبق و أن أقنعني بأي شيء من قبل؟
    "Dayak yediğiniz zaman kuyruğunuzu sallayarak Radhe Mohan´a koşuyorsunuz" Open Subtitles عندما تحصل على الضرب ، أنت تأتي إلى رادهي موهان" بهز ذيلك؟"
    Ve o orada durdu, başını sallayarak? Open Subtitles فاستمر بهز رأسه إلى آخر الأغنية؟
    Claire en sonunda bozuk para dolu kutuyu sallayarak çözmüştü olayı. Open Subtitles في النهاية كلير فقط تهز علبة من التوكات في وجهه
    Ama hamd olsun yumruklarını sallayarak bir kalabalık üstüme geliyor. Open Subtitles تهز قبضتها إمتناناً
    Müşterilerin merkezde ellerini, kollarını sallayarak gezmelerine izin veremeyiz. Götürün şunu gözümün önünden. Open Subtitles لا يمكننا أن نجعل أحد العملاء "بالتجول في أرجاء "البيت
    Biraz önce bana, elini sallayarak bir şey yapma emri mi verdi o? Open Subtitles -هل أمرني للتو بفعل شيء بتلويحة من يده؟
    Monk, elimde çalı çırpı sallayarak başsavcıya gidecek değilim. Open Subtitles " مونك ) , لن أذهب إلى الـ " دي ايه ) و أنا ألوح بشجيرة
    Davullar çalıp, sancaklar sallayarak mı savaşa yürüyorsunuz? Open Subtitles تسيرون في الطريق تقرعون الطبول وتلوحون بالألوية؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more