Gariptir ki, bu olayda Sanıklardan birinin annesi oğlunun Suriye'ye gitmeyi düşündüğünü öğrenmiş ve onun pasaportunu saklamış. | TED | كنوع من العرض الكوميدي في هذه الحالة والدة أحد المتهمين تبين لها أنه كان مهتما بالذهاب إلى سوريا وأخفى جواز سفره |
Burada çalışan bir avukat bana, Sanıklardan "dünyanın pislikleri" olarak bahsetmişti ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı. | TED | أُخبرت مرة أن محام كان يعمل هناك أشار إلى المتهمين على أنهم "حثالة الأرض" وبعدها كان عليه أن يمثلهم. |
Sanıklardan Bay Barker'la bir keresinde bir vesileyle tanışmıştık. | Open Subtitles | لقد قابلت أحد المتهمين: السيد بيكر في مناسبة إجتماعية من قبل |
Sanıklardan biriyle ilgili küçük bir bilgiye sahibim. | Open Subtitles | لدي معلومات تتعلق بواحدة من المدعي عليهم |
Sanıklardan biriyle ilgili küçük bir bilgiye sahibim. | Open Subtitles | لدي معلومات تتعلق بواحدة من المدعي عليهم |
Sanıklardan hiçbirinin menisinin koşucuda bulunanla uyumlu olmaması konusunu birçok kişi dile getirdi. | Open Subtitles | الكثير من الناس أثاروا هذا الشيء لم تطابق حيوانات المتهمين المنوية مع التي وجدت على الضحية |
Sanıklardan biri suçluysa avukatlar ikisini de savunamaz. | Open Subtitles | إنه تضارب مصالح لمحامي لتمثيل كلا من المتهمين إن واحد منهم قبل العرض بأنه مذنب |
Malmedy davasındaki Sanıklardan biriydi. | Open Subtitles | كـان أحد المتهمين في قضية (مالميدي) |
Sanıklardan birini temsil ediyorum, Rebecca Sutter. | Open Subtitles | ساقوم بتمثيل احد المتهمين (ريبيكا سوتر) |