"satıyordu" - Translation from Turkish to Arabic

    • يبيع
        
    • تبيع
        
    • يبيعها
        
    • يتاجر
        
    • ببيع
        
    • باع
        
    • يبيعه
        
    • يبيعهم
        
    • تبيعها
        
    • باعت
        
    • يُتاجر
        
    • وتبيع
        
    • تبيعهم
        
    • تتاجر
        
    Harry Truman da atom bombasından yaralanmadan önce ucuz elbiseler satıyordu. Open Subtitles هاري ترومان كان يبيع بذلات رخيصة وانتهى به المطاف يلقي قنبلة ذرية
    Son iki yıIdan beri bir köstebek olduğunu biliyorduk içimizdeydi ve Çinlilere bilgi satıyordu. Open Subtitles في العامين الآخرين كنا نعلم بوجود جاسوس بوزارة الخارجية يبيع الأسرار للصينيين
    Tyler, sabunların kalıbını 20 dolardan satıyordu mağazalara. Open Subtitles دنوت خطوه نحو القاع تايلر كان يبيع الصابون للمتاجر مقابل 20 دولار للقالب
    Önü kabarık, küçük bir model. Dostum... Pilot, tur satıyordu. Open Subtitles صغيرة مع فقاعات في المقدمة المرشدة كانت تبيع تذاكر الركوب
    O bir şeyler yaptı. Korkunç şeyler. Onu köydeki birine satıyordu. Open Subtitles قام بأمور، أمور فظيعة، كان يبيعها لشخص في القرية.
    Kapı kapı dolaşarak size ne satıyordu merak ettim. Open Subtitles لذا فأنا أتساءل ماذا كان يبيع لك بالضبط؟
    -Dâhi çocuk, New York Kriminal Laboratuarı'nın önünde taklit marka saat satıyordu. Open Subtitles أجل , فذلك العبقري يبيع ساعات مزيفة خارج معمل "نيو يورك" الجنائي
    Tumi yozlaşmıştı. Çocuklara uyuşturucu satıyordu. Open Subtitles تومي كان شخصا منحط، لقد كان يبيع المخدرات للأطفال
    Spor salonunda ki antrenör ki kendisi steroid satıyordu. Open Subtitles المدرّب في صالة الألعاب الرياضية الذي كان يبيع المنشطات
    Arabasının bagajında ızgara sosisle tıraş bıçağı satıyordu. Open Subtitles الذي يبيع نقانق و شفرات حلاقة من صندوق سيارته
    Ardından babam uyuşturucuya geçti önceleri satıyordu ama sonra kullanmaya da başladı yoksa köle ticareti işine asla giremeyecekti. Open Subtitles ومن ثم دخل أبي عالم المخدرات في البداية كان يبيع ومن ثم بدأ يتعاطى ايضا والا ما كان دخل في مجال تجارة العبيد
    Uzay programımızın sırlarını satıyordu. Open Subtitles كان يبيع أسرارًا فيما يخصّ برامجنا الفضائيّة.
    Kabilesi, üç yıl önce çam iğnesinden takılar yapıp, anahtarlık satıyordu. Open Subtitles قبل ثلاث سنوات،قبيلته كانت تنسج إبر الصنوبر و تبيع حمالات المفاتيح
    Antika şeyler satıyordu. Ayrıca Belediye Başkanına danışmanlık yapıyordu. Open Subtitles كانت تبيع التحف وكانت مستشارة لرئيس البلدة
    - Okulda Richard Smick satıyordu. Open Subtitles "ريتشارد سميك" يبيعها في المدرسة -لا بد أنك تمزح
    - Paraya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Satmıyorduysa belki satıyordu. Open Subtitles حسناً، نعرف أنّه كان بحاجة إلى المال إذا لم يكن يتعاطى، فربّما كان يتاجر
    Geçen sene, araba hırsızları çalıntı mallarını yakındaki bir bölgede satıyordu. Open Subtitles العام الماضي، قام أحد اللصوص ببيع سيارة سرقوها من مكان قريب
    O aslında burger satıyordu, bu içki işine başlamadan önce. Open Subtitles لم يكن محظوظاً لقد باع نفسه حتى اصبح رجلاً عجوزاً
    Kara'nın donanım dükkanından. Hem de beyaz bir adam satıyordu. Open Subtitles خلف متجر الكمبيوتر الأسود هنالك رجل أبيض يبيعه
    8. caddede adamın birisi bunları satıyordu ve kendi kendime şunu düşündüm: Open Subtitles هذا الرجل كان يبيعهم على الناصيه ولقد فكرت
    Onları çalmadım. Hemşirelerden biri, oğlunun izci gezisi için onları satıyordu. Open Subtitles إحدى الممرضات كانت تبيعها لأجل رحلة ابنها للكشافة
    Fok balıkları yetiştirip, akvaryumlara ve deniz parklarına satıyordu. Open Subtitles لقد ربت و باعت الفقمة إلى حدائق الأسماك و حدائق البحارة, هذا النوع من الأشياء
    Diğer zamanlarında marihuana mı satıyordu sence? Open Subtitles أتعتقد أنّه يُتاجر بالماريغوانا كعمل آخر؟
    Küçük kız sokakta sakız satıyordu. Open Subtitles تلك الفتاة الصغير كانت تجلس فى الشارع وتبيع اللبان
    Müvekkiliniz ölüleri parçalayıp organlarını et gibi satıyordu. Open Subtitles موكلتك كانت تذبح الموتى و تبيعهم كأجزاء مثل اللحم
    Kurban localarınızdan birinde uyuşturucu satıyordu. Open Subtitles حسناً الضحية كانت تتاجر في المخدرات مع أحد نزلاءك

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more