Aslında gerçek şu ki pek çoğu için hiçbir elle tutulur sebep yoktu. | TED | لكن لأغلبيتهم لم يكن هناك سبب محدد وراء الرغبة في الشراء. |
Ona mektup yazmaya başladım, bana cevap vermesi için bir sebep yoktu ama o yine de verdi. | Open Subtitles | بدأت بالكتابه لها لم يكن هناك سبب يدعوها للرد |
Çünkü fotoğraflanmış ve kayda geçilmişti, almamak için bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لأنّه تمّ تصويره وتسجيله لذا لم يكن هناك سبب يمنعني من ذلك |
Bir otel odası tutman için hiç bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب بالنسبه لك لتحصل على غرفه في فندق |
Enfeksiyondan şüphelenmemizi gerektirecek bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب للتفكير بالعدوى |
Sağ gözünü neden kapattığına dair geçerli bir sebep yoktu ortada. | Open Subtitles | "ولم يكن هناك سبب واضح يدفعه لتغطية عينه اليمنى" |
Bunu yapmamam için bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لذا لم يكن هناك سبب يمنعني من ذلك |
Waller Caddesi'nde mi? Orada olması için hiçbir sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب لوجوده هناك |
Bağlanmamak için hiç bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب لكي لا نتسكّع |
Kontrol etmek için sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب للتحقق. |
Onu incitmemizi gerektirecek bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب لإيذائه. |
Bunun için sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك سبب لذلك |
- sebep yoktu. | Open Subtitles | - لم يكن هناك سبب لهذا |