İyi ki Siyahiler Dr. King yerine sana muhtaç değil. | Open Subtitles | الشيء الجيد أن الأشخاص السود لديهم الدكتور كينغ بدلاً عنك. |
Siyahiler dayak yiyorlar, işkenceye maruz kalıyorlar, sokağın ortasında vuruluyorlar. | Open Subtitles | القوم السود يتم ضربهم وتعذيبهم، وقتلهم بالرصاص في وسط الشارع. |
1978'de, Birleşmiş Milletlerdeki Siyahiler beyazların gelirinin her dolarında 59 cent kazanıyorlar. | TED | ففي عام 1978، كانت الأسر من مجتمعات السود في الولايات المتحدة يجنون 59 سنتاً مقابل كل دولار يجنيه أقرانهم من البيض. |
AYGTK: 1901 fuarında garip bir deneyim yaşayanlar sadece Siyahiler değildi. | TED | أي ج ت ك: ليسوا مجموعة من السود فقط من امتلكوا خبرة نادرة في معرض 1901. |
Siyahiler hala yasal olarak şehrin kaldırımlarını kullanamıyorlarmış. | Open Subtitles | الزنوج لازالوا لا يستطعون بشكل قانوني المشي على رصيف المشاة |
Peter, o tazminat parası Siyahiler derneğine gitmeliydi. | Open Subtitles | هذا مال تعويض يجب أن يذهب لجمعيات السود الخيرية |
Alnı ak, başı dimdik Siyahiler olarak halledeceğiz bu işi. | Open Subtitles | سنتعامل مع هذا كالرجال السود الفخورين أمثالنا |
Siyahilere mahsus bir yerdi. En iyi müziği Siyahiler yapardı. | Open Subtitles | لقد كان مفصلاً للسود السود يعزفون أفضل الموسيقى |
Siyahiler silah ticaretinin başında olduğundan kahverengi ve sarılar birlik olmuş durumdalar. | Open Subtitles | وحد اللاتنيون والآسيويون صفوفهم لأنّ السود حصلوا على تجارة الأسلحة |
- Siyahiler böyle der: "Donla'nı çıkar." | Open Subtitles | لا ، هكذا ينطقها السود إنزع ملابسك الداخلية |
Gençler, Siyahiler ve beyazlar, bunu biliyor ve bu yüzden politikayla, bu kadar ilgililer. | Open Subtitles | الشبّان من السود من السود يعرفون ذلك، ولهذا انخرطوا في السياسة. |
Bence sadece Siyahiler ya da eşcinseller hakkında kötü bir şey söylediğinde yaygara koparma riskini alıyorsun. | Open Subtitles | أشعر أن شيء مثل هذا سيحدث لو تحدثت بتلك الأشياء عن السود أو الشواذ. |
Siyahiler bile "iki tane olabilir" seviyesine daha yeni geldi. | Open Subtitles | السود يمكنهم فقط أن يكونوا اثنان في تلك الحالة أليس كذلك ؟ |
Siyahiler ırkçı olamaz. Gücümüz yok. | Open Subtitles | السود لا يمكن أن يكونوا عنصريين ليست لدينا قوة |
20 yıl ceza yiyen tüm o Siyahiler ve Latin kökenli çocuklar. | Open Subtitles | وكل السود واللاتينيين الذين سجنوا لـ20 عاماً |
Pazartesi günkü oylamadan önce iç ve dış meselelere dair görüşlerimizi masaya yatırmak için Kongre Siyahiler Kurulu'nu topladım. | Open Subtitles | دُعيت إلى اجتماع حزب السود في الكونغرس غداً لمناقشة وضعنا في الخارج والداخل قبل الانتخابات الرئاسية يوم الاثنين |
Siyahiler Kurulu'nda birliği sağlamaya yardımcı olabilecek yeni üyelere ulaşırım. | Open Subtitles | يمكنني التواصل مع بعض الأعضاء حديثي العهد وقد يساعدون علي تماسك حزب السود |
Ben de. Siyahiler, Underwood'un başarısız politikalarından daha iyisini hak ediyor. | Open Subtitles | أنا أيضاً، يستحق مجتمع السود أكثر بكثير من |
O halde o eyaletlerdeki Siyahiler köledir, yani maldır. | Open Subtitles | إذاً الزنوج في تلك الولايات هم عبيد وبالتالي ملكية وبالتالي |
1877'den 1950'ye Siyahiler üzerinde en az 4400 belgelenmiş linç girişimi oldu, ABD içinde. | TED | من 1877 إلى 1950 كان هنالك على الأقل 4.400 إعدام عرقي موثق للسود في الولايات المتحدة |
Şu anda mühendis olması gereken Siyahiler var. | Open Subtitles | هناك خدم سود يفترض أن يكونوا في القسم الهندسي الآن |