| Bunu yapan her kimse siyanürün gözden kaçacağına güvenmiş çünkü Jenna zaten yangının içindeydi. | Open Subtitles | ايا كان من فعل هذا فقد كان يعتمد على التغافل عن السيانيد لان جينا تعرضت له في الحريق |
| Başka mağdur olmaması, siyanürün sisteme çabuk yayıldığını gösteriyor. | Open Subtitles | هذا يعني أن السيانيد مُزج في النظام بسرعة |
| Bilgisayarımdaki geçmişi temizledim, tüm zehirleri araştırmıştım, ve siyanürün neden o ajan romanlarındaki en klişe seçenek olduğunu anladım. | Open Subtitles | كنت حريصاً على عدم ترك أي سجل على كمبيوتري الخاص أجريت أبحاثي عن كل السموم وكان من الواضح أن السيانيد أصبح الكليشيه الاعتيادي |
| Hidrojen siyanürün ölümcül bir zehir olduğunu. | Open Subtitles | أعلم بأنّ سيانيد الهيدروجين عبارة عن سم قاتل |
| Evin yandığında siyanürün en tehlikeli çeşidi olan hidrojen siyanürün havaya yayılması dışında tabii. | Open Subtitles | فيما عدا أنه عندما يحترق منزل فأن السموم تبدأ في التصاعد وكلما زادت خطورة سيانيد الهيدروجين |
| Otopsi yaptığımızda adamın madende sarhoş olup sızdığını ve, ve siyanürün içine işlediğini gördük. | Open Subtitles | لقد تبين إن الرجل كان مخموراً و( السيانيد ) دخل بجهازه |
| - siyanürün ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mı? | Open Subtitles | -هل هو على علم كم السيانيد خطير؟ |
| siyanürün vardı. | Open Subtitles | لديك السيانيد. |
| Potasyum siyanürün bir özelliği de, kanda hiç iz bırakmaması veya standart testlerle organ dokusunda bulunamaması. | Open Subtitles | حسنا ، محلول (سيانيد البوتاسيوم) لن يترك أي أثر في الدم أو عينات الأنسجة العضوية التي يمكن اكتشافها بالاختبارات العادية |