- Sizzle haketmişti. - Buna inanmıyorsun. | Open Subtitles | ـ مهلاً ، كان يعلم (سيزيل) بشأن حدوث ذلك ـ أنت لا تُصدق ذلك فعلاً |
Sadece diyorum ki arkasından gitmen gereken biri var ve bu Sizzle değil. | Open Subtitles | أقول فقط أنه لو كان هُناك شخص تحتاج إلى السعي خلفه (فهو ليس (سيزيل |
Sizzle'a imza attıracağım ve Andre'nin diğer müşterilerini de alacağım. | Open Subtitles | (سأحصل على توقيع (سيزيل) وبقية عُملاء (أندريه |
Sizzle Bleacher Report'a dün gece barıştığınızı söylemiş. | Open Subtitles | أخبر (سيزيل) موقع (بليتشر ريبوررت) أنكم أصلحتم الأمور بينكم بليلة الأمس |
Bizim oğlan Sizzle'ı kelimelerde gömdü. | Open Subtitles | لقد أنهى صبينا على (سيزل) للتو |
Siktiğimin Sizzle'i. | Open Subtitles | ! سيزل) اللعين) |
Tek düşündüğüm Sizzle ve onun ihtiyaçlarının karşılanması. | Open Subtitles | كل ما أهتم به هو (سيزيل) وأن يتم تلبية جميع إحتياجاته |
Sizzle'ı ait olduğu yere geri yolla ondan sonra normal işimize devam edelim. | Open Subtitles | تحتاج إلى إعادة (سيزيل) إلى حيثُ ينتمي ومن ثم يُمكننا العودة إلى العمل كما كان مُعتاد |
Hasırlatı etmeye çalıştım ama Sizzle'ı çaldığımızdan beri kafama kakıp duruyor. | Open Subtitles | ، لقد حاولت إبقاء الأمر سراً لكنه كان يبتزني به منذ أن سرقنا (سيزيل) منه |
O kavga Sizzle ile ilgili değildi. | Open Subtitles | (ذلك الشجار لم يكُن يتعلق بـ(سيزيل |
- Evet, ben davet ettim. - Sizzle'ı mı davet ettin? | Open Subtitles | ـ أجل ، لقد دعوته ـ هل دعوت (سيزيل) ؟ |
Ben senin asistanın değilim Sizzle. | Open Subtitles | (لستُ مُساعدتك اللعينة يا (سيزيل |
Sizzle konferans odasında. | Open Subtitles | إن (سيزيل) بغرفة المُؤتمرات |