Ve bu kemik süslenmiştir, ışığın kafatasından saçılmasıyla gördüğünüz gibi, boşluklarla, yani soluduğumuz havayı ısıtan ve nemlendiren sinüsler ile. | TED | وهذا العظم يتخلله، كما ترون، ضوء ساطع من خلال الجمجمة مع تجاويف والجيوب الأنفية، التي تدفئ وترطب الهواء الذي نتنفسه. |
Ekosistemin korunması ayrıca biyolojik çeşitliliği, gezegenin işleyişini ve soluduğumuz oksijeni korur. | TED | وحماية النظم البيئية تحمي التنوع البيولوجي، وتحمي صحة الكوكب، والأكسجين الذي نتنفسه. |
Benim gibi pasifik adalısı için mercan resifleri soluduğumuz hava kadar gerekli. | Open Subtitles | لساكني جزيرة المحيط الهادي مثلي شقوقنا المرجانية حسب الضرورة كالهواء الذي نتنفسه |
Benim favori örneklerimden biri soluduğumuz oksijenin yarısını üretmeleri. | TED | أحد أكثر الأمثله تفضيلاً لدي هي أنها توفر نصف الأكسجين الذي نتنفسه. |
Fakat anlaşılan kara bitkileri soluduğumuz oksijenin sadece çeyreğini üretiyor. | TED | ولكن اتضح أن النباتات على اليابسة تُنشيء فقط رُبع الأكسجين الذي نتنفسه. |
Okyanuslar, bize soluduğumuz havanın yarısından fazlasını ve yiyecek verip havaya saldığımız karbonun çoğunu emiyor. | TED | لأن المحيط يعطينا أكثر من نصف الأوكسجين الذي نتنفسه والطعام، إنه يمتص الكثير من الكربون الملوث الذي نطلقه في الجو. |
Bizi her zaman çevreliyor, aynı bu odada soluduğumuz hava gibi. | TED | انها تحيط بنا في جميع الاوقات, تمام مثل الهواء الذي نتنفسه في هذه الغرفة. |
İçtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın... ve yediklerimizin bozulmasının başlıca sorumlusu büyük şirketlerdir. | Open Subtitles | الشركات الكبرى هي المسؤولة بالدرجة الأولى عن دمار الماء الذي نشربه ، والهواء الذي نتنفسه والطعام الذي نأكله |
Evrim bilimsel bir gerçektir, soluduğumuz hava gibi yer çekimi gibi. | Open Subtitles | نشأة الإنسان حقيقة علمية، مثل الهواء الذي نتنفسه... ...مثل الجاذبية الأرضية. |
Burada ilgisiz kimyasalları karıştırıp, gereksiz malzemeler üretiyor soluduğumuz havayı kirletirken, ceplerini dolduruyordu. | Open Subtitles | هنا المكان حيث يملأ جيوبه بالنقود عن طريق خلط المواد الكيماوية لصنع منتجات غير ضرورية حينما يلوث الهواء الذي نتنفسه |
Gezegenimizi sıcak tutuyor iklimleri belirliyor ve soluduğumuz oksijeni sağlıyor. | Open Subtitles | يساعد على الحفاظ على دفء كوكبنا. يسوق المناخ. ويزوّدنا بالأكسجين الذي نتنفسه. |
Şafak söktüğünde gökler tertemiz, soluduğumuz hava ve içtiğimiz su da taze olacak. | Open Subtitles | و عندما يبزغ فجر جديد ستكون السماء صافية مرة آخرى الهواء الذي نتنفسه ، الماء الذي نشربه سيكون نقي |
Volkandan çıkan gazların soluduğumuz havayı nasıl etkilediği ölçülüyor. | Open Subtitles | فيقيسون أنّى لهذه الغازات المتصاعدة على شكل فقاقيع من البركان التأثير في تركيب الهواء الذي نتنفسه |
Ormanın yapraklarını ve soluduğumuz havayı kutsa. | Open Subtitles | مباركة هي أوراق أشجار الغابة و الهواء الذي نتنفسه |
soluduğumuz hava azot ve oksijen moleküllerinin arasına su buharı ve karbon dioksit serpiştirilmesinden ibarettir. | Open Subtitles | الهواء الذي نتنفسه مكون من جزيئات نيتروجين وأوكسجين وقليل من بخار الماء وثنائي أوكسيد الكاربون |
soluduğumuz havayı bile vergilendiren onlar. | Open Subtitles | وهم الذين سوف فرض ضريبة على الهواء الذي نتنفسه. |
soluduğumuz oksijenin yarısını bize sağlarlar. | TED | فهى تمدنا بنصف الاكسجين الذى نتنفسه. |
soluduğumuz havanın yarısını, bu yosunlar üretir. Okyanus, gezegenin mavi kalbidir. | Open Subtitles | نصف الهواء الذي نتنفسه يأتي من الطحالب |
Bana sorarsan, burada soluduğumuz havadan... daha kötü olamaz. | Open Subtitles | إذا سألتني ...لن يكون الهواء أسوأ من الهواء الذي نتنفسه هنا |
Bunu soluduğumuz hava gibi kabullenmiştim. | Open Subtitles | أنني قبلت ذلك مثل الهواء الذي نتنفسه. |