Harkonnen havasını soluyan Harkonnen kalmayıncaya kadar öldüreceğiz. | Open Subtitles | سنقتل حتى ينتهى كل اركانيز يتنفس هواء كوكبنا |
Hidrojen sülfit soluyan dev tüp solucanları. | Open Subtitles | دود أنبوبي عملاق يتنفس كبريت الهيدروجين. |
Bunu parmaklarıma soluyan birine yapmaya pek alışık değilim. | Open Subtitles | أنا لست معتادة على عمل هذا مع شخص ما يتنفس على أصابعي |
Yeraltı gölleri ve mağaraları gibi ortamlarda yaşayıp hem su hem de hava soluyan tarih öncesi amfibyumlar. | Open Subtitles | تلك المخلوقات يمكن لها أن تتنفس بالماء أو الهواء تعيش بالشبكات أسفل البحيرات والكهوف |
Onlar, gerçek hıçkırıkların sadece memelilerde bulunduğunu ve kuşların, kertenkelelerin, kaplumbağaların veya başka yalnızca hava soluyan hayvanların bunu sürdürmediğine işaret ediyorlar. | TED | فهم يشيرون أن الفواق الحقيقي يوجد فقط لدى الثدييات وهي غير موجودة لدى الطيور والسحالي والسلاحف، أو أية حيوانات أخرى تتنفس الهواء فقط. |
Ancak onlar da bu kumaşın içinde bizlerle aynı havayı soluyan bir iplik parçası. | Open Subtitles | ويشتركون بنفس المصير بأنهم يتنفسوا من نفس الهواء |
Etilen gazından çok miktarda soluyan insanlar da tıpkı Delphi kâhinine olduğu gibi kendilerinden geçeceklerdir. | Open Subtitles | الأشخاص الذين يتنفسوا الكثير من الأثيلين قد يصبحوا فى حالة من النشوة قد تبدو بالضبط مثل تلك التى (كانت تحدث لكاهنة (ديلفاى |
Bir seferinde, eve gitmek için kuzey metrosuna biniyorum ağzından soluyan bir adam arkama geçip fortluyor bana. | Open Subtitles | تلك المره, اخذت القطار إلى الشمال لأصل إلى المنزل وهذا الرجل الذي يتنفس بفمه هذا الذي يتنفس بفمه يأتي خلفي تماماً |
Dünyadaki en büyüleyici organizmaları ele alabilirsiniz. Mesela uranyum soluyan bir mikrobu ve roket yakıtı yapan bir mikrobu alın, biraz okyanus çamuruyla karıştırın, mikroskobun altına koyun, yalnızca küçük noktalar olarak görünürler. | TED | يمكنكم أن تأخذوا الكائنات الأكثر روعة في العالم، مثل الميكروب الذي يتنفس اليورانيوم حرفيًا، وآخر يصنع وقود الصواريخ، وتمزجوها ببعض طين المحيط، وتضعوها تحت المجهر، فتظهر كنقاط صغيرة. |
Aynı Picasso'nun atölyesindeki havayı soluyan birisi gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | كان يتنفس الهواء من معمل بيكاسو |
Rahip Tate, burnundan soluyan bir vaizdi. | Open Subtitles | تايت الكاهن، كان واعظا يتنفس النار |
Böyle hırıltıyla soluyan birşeyin tehlikeli olması mümkün değil. | Open Subtitles | -أيّ شيئ يتنفس هكذا لا يمكن أن يكون خطراً |
Zehir soluyan bir kadın bana canavar mı diyor? | Open Subtitles | ألمرأة التي تتنفس السم تدعوني المتوحش؟ |
"...kahvecideki ağzından soluyan kız şu yerdeki orta boylu kız." | Open Subtitles | "الفتاة التي تتنفس من فمها في محل القهوة" ذات المقاس العادي من ذلك المكان"؟" |