"somut bir" - Translation from Turkish to Arabic

    • ملموس
        
    • مقنعاً قبل
        
    • ملموسا
        
    • بإستطاعتك دعمها بإدله ثابته
        
    • دليلاً ملموساً
        
    İşte bu da size ülkemizdeki tarihi ve sistematik ırkçılığın etkilerinin somut bir örneği. TED وهذا مجرد مثال ملموس للتأثيرات الخبيثة العنصرية التاريخية والنظامية في بلدنا.
    Bunun gibi soyut bir şeyi iyi somut bir metafordan başkası açıklayamaz. TED الآن من الصعب جدا التفكير في أي شيء مجرد مثل هذا دون مجاز ملموس وجيد.
    Keşke umutlansam, ama somut bir ilerleme yok. Open Subtitles أتمنى أن يعطيني ذلك أملاً ولكن ليس هناك تقدم ملموس
    Dokunulmazlık istiyorsan, vaktin dolmadan bana somut bir şeyler vermen gerek. Open Subtitles لو أردت الحصانة، عليك أن تمنحني شيئاً مقنعاً قبل أن ينفذ وقتك
    Ve bu bize üç boyutlu proteinin somut bir modelini ve nasıl kıvrıldığını, tüm geometrik inceliklerini verir. TED وهذا يعطينا نموذجا ملموسا للبروتين الثلاثيّ الأبعاد وكيفيّة انطوائه وكلّ التعقيدات الهندسيّة الرياضيّة.
    Eğer gerçekten somut bir deliliniz yoksa bu suçlamalar bir işe yaramaz Çavuş. Open Subtitles هذه الإتهامات آيها الرقيب بلا معنى تماماً مالم يكن بإستطاعتك دعمها بإدله ثابته
    - Salem'de cadı olduğuna dair somut bir kanıt yok. - Andie gazetecidir. Open Subtitles أجل لكن ليس هنالك دليلاً ملموساً بأن (سايلم) كان بها ساحرات.
    - Cevapların o sayılarda olduğu kesin. - Ama somut bir şey yok. Open Subtitles أنا واثقة أنّ السرّ بالأعداد، لكن لا شيء ملموس عدا ذلك
    Bir sürü isim, yakından geçmeler, yanıltmalar ama somut bir şey yok. Open Subtitles كلها أسماء لظلال والتسربات لكن لا شيء ملموس
    Yine de o gece Richmond'ın o arabada olduğuna dair somut bir şey yok. Open Subtitles لاتزالين بدون شيء ملموس يضع ريتشموند في السيارة في تلك الليلة.
    Bu şahsi bir öç davası ve müvekkilime karşı somut bir delili yok. Open Subtitles هذا ثأر شخصي وليس لديه اي دليل ملموس تجاه موكلي
    Hayalet Katilin varlığıyla ilgili somut bir delil yokken... - ...bana inandın. Open Subtitles آمنت بي رغم أنّه لم يوجد دليل ملموس على وجود "القاتلة الشبح".
    San Diego ve Tijuana'yı, Latin Amerika ve ABD'yi ayıran bir sınır duvarı bulunmakta. Bu duvar, dünyadaki ayrımcı planlama politikalarının, toplumların, yetki alanlarının ve kaynakların bölünmesinin somut bir sembolü. TED هذا هو الحائط، حائط الحدود، الذي يفصل سان دييجو عن تيخوانا، أمريكا اللّاتينية والولايات المتحدة الأمريكية، إنه رمز ملموس لسياسات التخطيط الإقصائية الذي مكّنت انقسام المجتمعات وسلطات الدول والموارد حول العالم.
    Daha somut bir şey... Open Subtitles إنه يتحدث عن شيء ملموس للغاية.
    Daha somut bir şeyler olmalı elimizde. Open Subtitles سيتعيّن علينا الحصول على شيء ملموس
    somut bir şey yok. Open Subtitles ماذا يعني هذا؟ لم يكُن هُناك سيء ملموس
    Hayır, yok. Yani... somut bir şey yok. Open Subtitles ..لا ، لا ، لاشيء حسناً ، لاشيء ملموس
    İlk adım uzaklaştırma emri çıkartmak olurdu ancak somut bir kanıtım olana kadar bunu yapamam. Open Subtitles الخطوة الأولى التي يجب القيام بها هي الحصول على أمر قضائي، لكن لا أستطيع الحصول عليه حتى يكون لدي دليلٌ ملموس. لا أحد يحصل عليه.
    Ama somut bir şey bulamıyoruz. Open Subtitles لكن لا يُمكننا العثور على أى شيء ملموس
    Dokunulmazlık istiyorsan vaktin dolmadan bana somut bir şeyler vermen gerek. Open Subtitles "لو أردت الحصانة، عليك أن تمنحني شيئاً مقنعاً قبل أن ينفذ وقتك"
    Bu olayda somut bir kanıt bulabilecek miyiz? Open Subtitles هل باستطاعتنا ان نجد شيئا ملموسا في الاخير؟
    Eğer gerçekten somut bir deliliniz yoksa bu suçlamalar bir işe yaramaz Çavuş. Open Subtitles هذه الإتهامات آيها الرقيب بلا معنى تماماً مالم يكن بإستطاعتك دعمها بإدله ثابته

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more