Onu sorgulamadım. Sadece güzel bir konuşma yaptık. | Open Subtitles | .لم أستجوبه فقط أجرينا حديثاً لطيفاً |
Eniştem Drew bu videoyu bana ilk gösterdiğinde onu sorgulamadım. | Open Subtitles | عندما أراني نسيبي (درو) هذا الفيديو لأول مرة. أنا لم أستجوبه. |
- Ben onu sorgulamadım. | Open Subtitles | -لم أكن أستجوبه |
Böyle düşünüyorum, böyle davranıyorum çünkü buna daha önce hiç sorgulamadım. | TED | أنا أفكر بالطريقة التي أفكر بها، وأتصرف بالطريقة التي أتصرف بها؛ لأنني لم أشكك يومًا بهذا. |
Yetiştirilme şeklimizi sorgulamadım değil. | Open Subtitles | ليس الأمر بأنّي أشكك بالطريقة التي جبلنا بها |
Georgia'da küçük bir çiftlik kasabasında büyümüş olmama ve tam bir erkek fatma gibi olmama rağmen kadınlığımı hiçbir zaman sorgulamadım. | TED | حتى بالرغم من أني عشت في مزرعة صغيرة من مدينة في جورجيا، أتصرف كثيرًا جدًا كالصبيان، لم أسأل نفسي أبدًا إن كنت أنثى. |
Ama sonra ilk waffle makinemi aldım ve onu bir daha sorgulamadım. | Open Subtitles | ولكن بعدها حصلت على صانعة الكعك المُحَلى ولم أشكك بها بعدها |
Bunu hiç sorgulamadım. | Open Subtitles | إنني لم أشكك بها أبداً |
Kararlarını hiç sorgulamadım. | Open Subtitles | لم أشكك من قبل في حُكمك |
Ruxin'i hiç sorgulamadım çünkü para biriktirebiliyorduk. | Open Subtitles | أنا لم أسأل روكسين أى أسئله قط لأنها كانت توفر النقود |
Şimdi belki şöyle düşünüyorsunuz: "Ben kim olduğumu hiç sorgulamadım. | TED | الآن، ربما تفكرون، "دكتور كريستي، أنا لم أسأل أبدًا من أكون. |
Şimdi düşünüyorum da beni götüren yolun nerede olduğunu hiç sorgulamadım. | Open Subtitles | الآن أعتقد أنني... لم أسأل يوماً إلى أين يقوم ذلك الطريق بأخذي؟ |