Dördüncü veya beşinci gün o protestolara gittiğimde, cesaretten dolayı değildi; suçluluktan dolayı idi. | TED | عندما شاركت في هذه الاحتجاجات في اليوم الرابع أو الخامس، لم يكن ذلك بدافع الشجاعة؛ بل بدافع الذنب. |
Şimdi, kendimi suçluluktan ve o korkunç ve dehşet rüyalardan kurtarmak için haklı olduğunu söylemeye geldim. | Open Subtitles | لذا لأخلص نفسي من الذنب وهذه الأحلام الشنيعة جداً جئت لأُخبرك أنك كنت على حق |
Her ne ise. Sırf suçluluktan bu ilişkinin içindeymişim gibi. | Open Subtitles | على أية حال، أشعر أنني عالقة في هذه العلاقة بدافع الذنب |
Chi'n suçluluktan bulanık hâle gelmiş ama bunu görmezden geliyorsun. | Open Subtitles | طاقتك الحيوية ملوثة بالشعور بالذنب لكنك ما زلت ترفض مواجهته |
Ceketin yarısını bize gönderdi, Mickey i öldürdü ve suçluluktan bileklerini kesti. | Open Subtitles | لقد أرسل نصف السترة لنا وقتل "ميكى" ثم قطع رسغيه شعورا بالذنب |
suçluluktan bahsetmişken, toplum içinde seks nasıldı? | Open Subtitles | , بالحديث عن الذنب كيف كان الغزل أمام العامة؟ |
Hey, Chase, bil diye söylüyorum sana yardım etmeye çalışmamız suçluluktan değil, sevgiden dolayıydı. | Open Subtitles | تشايس فقط لتعرف كان من الرحمه ليس الذنب ماجعلنا نحاول مساعدتك |
Sonra da suçluluktan ona oyuncak aldınız. Açık konuşmak gerekirse ona oyuncak bebek aldınız. | Open Subtitles | وبدافع الذنب لاحقاً اشتريت لها الهدايا بالأحرى صنفاً من الدمى |
Gerçekten suçluluktan çok üzüntü hissediyormuş gibi. | Open Subtitles | حسنٌ ، بالحقيقة يغلب عليها شعور الحزن عن الذنب. |
Nefsi müdafaa olarak bir çocuğu vurmuş suçluluktan kurtulamayıp uyuşturucuya başlamış ve hapse girmiş. | Open Subtitles | كانت شرطية اطلقت النار على ولد كدفاع عن نفسها لم تتخلص من الذنب فبدأت بتعاطي المخدرات |
Göz yaşları, kederden olduğu kadar suçluluktan da olabilir. | Open Subtitles | الدموع قد تكون بسبب الذنب بقدر مما هي للحزن |
Duyduğun suçluluktan dolayı onu kurtarmak istedin. | Open Subtitles | أردتِ أنقاذه من الذنب و وضعها بين أقدامي |
suçluluktan paramparça olacaksın ve vicdanınla başa çıkacaksın. | Open Subtitles | لينخرُكَ الذنب من الداخل .ويغلبُ عليكَ تأنيب الضمير |
suçluluktan paramparça olacaksın ve vicdanınla başa çıkacaksın. | Open Subtitles | لينخرُكَ الذنب من الداخل .ويغلبُ عليكَ تأنيب الضمير |
O sandalyede üzerine yüklenen suçluluktan arınmak istiyor musun? | Open Subtitles | هل تريد أن تطهر الذنب الذي يثقلك فى هذا الكرسي؟ |
Yani, evet. Üstüne yatamam. suçluluktan ölürüm. | Open Subtitles | لا يمكنني الاحتفاظ به الذنب سينخرني |
Sanki onu hak etmediğini hissediyordu. Buna "Kazananın suçluluğu" demiştim. Ama ya bambaşka bir suçluluktan bahsediyorsak? | Open Subtitles | أطلقتُ عليها "ذنب الرابح" ولكن ماذا لو كان هناكَ نوع آخر من الذنب تماماً؟ |
Ama sen kapıdan çıkıp gittiğinde.., ...suçluluktan mideme ağrılar saplanıyor. | Open Subtitles | ولكن في اللحظة التي تغادر فيها هذا الباب أشعر بالذنب الشديد |
Merak ediyorum acaba bunu üşengeç olduğu için mi, nostalji olsun diye mi yoksa suçluluktan dolayı mı saklıyor? | Open Subtitles | أتسائل إذا كان يحتفظ بهذا كسلاً أو الحنين للماضى أو الشعور بالذنب. |
Ölene kadar burada çalışacağım, suçluluktan ölüyorum. | Open Subtitles | افضل ان اموت من العمل ، هنا على ان اموت وانا اشعر بالذنب |
...dünyada suçluluktan daha zehirli hiçbir şeyin olmadığıdır. | Open Subtitles | لا يوجد شيء على وجه الأرض أكثر سُمية من الشعور بالذنب. |