| tabakaları geri aldık, başımızı dik tutabiliriz, doğru olanı yaptık. | Open Subtitles | قمنا بإعادة الصفائح و رؤوسنا مرفوعة, لقد قمنا بالعمل الصحيح |
| Altı aydır kaçıp, diğer çocukları da alarak o tabakaları bana getirirsin diye bekliyorum. | Open Subtitles | ستّة أشهر كنت بانتظارك أن تخرج من هنا و تنضم لبقيّة الفريق و تحضر لي الصفائح المعدنيّة |
| Beni ve takımımı tuzağa düşürüp o tabakaları çaldı. | Open Subtitles | أوقع بي أنا و فريقي و قام بسرقة تلك الصفائح |
| Karot dediğim de, buz karotu gibidir, ama iklimsel değişikliğin tabakaları yerine insanların oturdukları yerleri arıyorsunuz. | TED | وعندما أقول حفريات، إنها مثل الحفريات في الثلج، ولكن بدلاً من طبقات من التغير المناخي نبحث عن طبقات من التعمير البشري. |
| Detrusor kasları tabakaları içinde mesane doldukça tetiklenen milyonlarca esneme reseptörü bulunur. | TED | يوجد داخل طبقات العضلات القابضة ملايين من المستقبلات المطاطية والتي يتمُ تحفيزها عندما تمتليء المثانة. |
| Sanki bu tabakaları biz yapmışız gibi Konuşuyorsun. | Open Subtitles | أنت تتحدث كما لو أننا اخترعنا هذه الطبقات |
| O tabakaları geri almak için en iyi şansın hâlâ benim takımım. - Ben o kadar emin olmazdım. | Open Subtitles | فريقي ما زال بحوزته الفرصة القويّة للحصول على تلك الصفائح |
| tabakaları aldık. UyarıImasını istedin uyarıIdı. | Open Subtitles | حصلنا على الصفائح أرتدها أن تنشغل، إذا هي كذلك |
| Oraya hemen özel bir ekip gönderip o lanet tabakaları bana geri getirin. | Open Subtitles | نظفوا جميع الرسائل البريديّة و أحضروا لي تلك الصفائح اللعينة |
| Burası çok karışmış ama tabakaları aldık. | Open Subtitles | حسناً، ذلك تدمير هائل لكننا حصلنا على الصفائح |
| tabakaları ve bir milyar doları Bağdat'tan nasıl çıkarmayı plânlıyorlar? | Open Subtitles | كيف يخططّون لإخراج الصفائح المعدنية و البليون دولار خارج "بغداد" ؟ |
| O tabakaları geri alabilirim efendim. | Open Subtitles | أستطيع استرجاع تلك الصفائح سيّدي |
| Pike geçtiğimiz ay boyunca çalınan tabakaları Frankfurt'taki Konigsbank Kulesi'ne taşıdı. | Open Subtitles | (بايك) قام بنقل الصفائح المسروقة إلى بنك "كونيكس" خلال الشهر الماضي |
| Düşündüğüm kadar iyiyse o tabakaları ele geçirmek için Frankfurt'a gidiyor olacaktır. | Open Subtitles | هي جيدة كما باعتقادي عندها ستكون في طريقها إلى "فرانكفورت" لاعتراض هذه الصفائح |
| Bilirsiniz, dünyayı incelediğinizde büyük olaylar görmeye çok alışkınsınız mesela, ne biliyim, buz tabakaları eriyor ve volkanlar patlıyor. | Open Subtitles | هم. تعرف، عندما تدرس الكوكب، أنت معتاد جدًّا لرؤية الكبير من الأحداث. مثل، لا أعرف ، ذوبان الصفائح الجليدية وتفجر البراكين. |
| tabakaları ve yumuşak zarı görüyorsunuz. | TED | ترون الصفائح ، والغشاء المتوافق معها . |
| Katmanların arasında çelik ve naylon tabakaları vardı. | Open Subtitles | لقد كانت هناك رقائق معدنية و نايلون تتخلل طبقات جلدها |
| Gazı salmayı bıraktıklarında, buz tabakaları erimeye devam etti fakat çok daha hızlı bir şekilde. | Open Subtitles | عندما توقفوا عن رش الغاز استمرت طبقات الجليد بالذوبان لكن الآن بسرعة أكبر |
| Her buzul dönemiyle buz tabakaları, okyanusların pahasına büyür. | Open Subtitles | مع كل عصر جليدي تنمو طبقات الجليد على حساب المحيطات |
| Demiryolu alt tabakaları her yere gidip gelmeye cesaretlendirir! | Open Subtitles | أن القطار سيشجع أصحاب الطبقات الدنيا على التنقل |
| En derindeki kayaç tabakaları bile Dünya'daki en eski şeyler değildir. | Open Subtitles | فحتى أكثر الطبقات عمقاً من الصخور ليست أقدم شيء على سطح الأرض |
| Sonra da nesilleri saymak yerine tüm tabakaları birbirine ekleyin. | Open Subtitles | "وبعد هذا, بدلاً من حساب "التوالد المتتالي قم بجمع الطبقات كلها |