| Çok geç olmadan, o tahtayı almalı ve buradan uzağa göndermeliyiz. | Open Subtitles | علينا أن نأخذ اللوح و نبعده من هنا قبل فوات الأوان |
| Zengin Oyuncu 2: Tüm tahtayı alacağım. | TED | اللاعب الغني 2 : سأشتري هذا اللوح باكامله. |
| Farklı kuyruklar, tahtayı farklı şekilde etkiliyor, yani aslında daha çok kişisel performansla ilgili. | TED | فاختلاف الذيول يغير من تفاعلية اللوح فالأمر يتعلق بالذوق الشخصي، |
| Ona sadece kızının öldüğünü söyledim ve o kara tahtayı karalıyor. | Open Subtitles | أخبرته للتو أنّ إبنته قد ماتت، وهو يخربش على السبورة. د. |
| tahtayı sil büyük adam ve bana neler öğretebileceğini göster. | Open Subtitles | قف عند السبورة أيها الصبي الضخم .ولترني ما تعمل معه |
| Oyunu kaybediyor olmanın sebebi asla tüm tahtayı görememen. | Open Subtitles | سبب خسارتك للمباراة هو أنك لم تستطع رؤية الرُقعة كاملة |
| Arkadaki ilk okuldaki tahtayı gördün mü? | Open Subtitles | هل شاهدت ذاك اللوح الأسود في المدينة الابتدائيّة؟ |
| Ve onu Oregon'a yetiştirmeden once kendini adamdan saydırmak istiyorsan o imzaladığım tahtayı bana geri getireceksin. | Open Subtitles | وإن كنت تفضل العبور كرجل قبل رحلة سفرك فسوف تعيد لي اللوح الذي جعلتني أوقعه |
| Şimdi, tahtayı kuralım. Whoa. Üzgünüm biraz ıslağım. | Open Subtitles | الآن, لنرى هذا اللوح آسفة أنا مبتلة بعض الشيء |
| Kardeş Adrian tahtayı buraya saklamış olabilir ama şu an sana doğru geliyor. | Open Subtitles | أخفى اللوح هنا بالأسفل لكن الآن انه يتجه صوبك |
| Parçaları koyduğunda çok ses yapıyormuş. tahtayı tercih ediyor. | Open Subtitles | إنه يصدر الكثير من الإزعاج عندما يضع القطع عليه انه يفضل اللوح الخشبي |
| tahtayı zayıflattım. Hiçbir yere gitmiyorsun. | Open Subtitles | لقد أضعفت ذلك اللوح لن تذهبي إلى أي مكان |
| tahtayı yürütebilirsiniz, sadece ayak parmaklarınızı koyabilirsiniz. | TED | يمكنك المشي على اللوح، أو أداء حركة "تعليق العشرة" بالوقوف على حافة اللوح. |
| tahtayı incelemedin. | Open Subtitles | ليس هذا هو المقصود فانت لم تدرس اللوح |
| Beni yenmek zorundasın, tahtayı değil. | Open Subtitles | يجب عليك ان تهزمني لا ان تهزم اللوح |
| Çok geç olmadan, o tahtayı almalı ve buradan uzağa göndermeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نصل إلى اللوح ونبعده من هنا |
| Her sabah bana elma getirir, tahtayı silmek için geç vakte kadar kalır ve fazla da sağda solda sürtmez. | Open Subtitles | سيجلب لي تفاحة دائما وسظل حتى متأخرا لمسح السبورة ولا يجب أن يتسكع كثيرا |
| Miyop olduğumdan tahtayı görebilmek için her derste aynı sandalyede oturmam gerekiyor. | Open Subtitles | أنا لدى شئ فى بصرى ؟ لذا أحتاج أن أجلس فى نفس الكرسى فى كل الفصول لأرى السبورة |
| Çocukken bile bütün rahibelere yavşardı. "Siz yorulmayın, tahtayı ben silerim Rahibe Mary." | Open Subtitles | حتى عندما كنا صغار كانت الراهبات تتجمع حوله سأمسح السبورة من أجلكِ يا أخت ماري بات |
| Sana tüm tahtayı göstermem gerek. | Open Subtitles | وأنا أريد أن أريك الرُقعة كاملة |
| Bak, tek yaptığın boş bir tahtayı silmekti. | Open Subtitles | انظر, كل ما فعلته هو مسح سبورة فارغة. |
| Babamın dolap için gerekli tahtayı bulduğu... büyülü ormanı biliyorum. | Open Subtitles | أعرف البستان المسحور حيث وجد والدي الخشب لصناعة الخزانة الأصليّة |
| tahtayı hisset. | Open Subtitles | جلوسا |