Papayla aynı fikirdeyim. Bu tam olarak da kralın yapmaya karar verdiği şeydi. | TED | الادعاء: ولكن هذا بالضبط ما قرر الملك القيام به. |
Eğer Etik ona 5 adım ileri yürüyüp sağa dönmesini, sonra 5 adım daha atmasını söylerse yapacağı tam olarak da bu olur. | TED | إذا طلبت منه إيثيك أن يسير 5 خطوات، انعطف يميناً، ثم سار 5 خطوات أخرى، هذا ما سيفعله بالضبط. |
Bu tam olarak da bahsettiğim maymun işi futbol... | Open Subtitles | هذا النوع بالضبط هو من اعمال القردة الذي تحدثت عنه |
Bu takımın ihtiyacı olan şey tam olarak da bu. Daha yükseklere itilmek. | Open Subtitles | هذا بالضبط ما يحتاج إليه الفريق ليصل للقمة |
Bana yakışan yürüyüp gitmek ve tam olarak da bunu yapıyorum. | Open Subtitles | الشيء المشرف ان ابتعد وهذا بالظبط ما افعله |
Ve ben tam zamanında istasyona varmamış olsaydım tam olarak da bunu yapmış olurdu. | Open Subtitles | و إن لم يصل محطة القطار في الوقت المناسب.. لكان هذا بالضبط ما سيفعله |
Harekete geçmek ve tam olarak da bunu yapacağım. | Open Subtitles | القيام بالأفعال، و هذا ما سأفعله بالضبط. |
Tam tersine leydim. tam olarak da bunu yaparlar. | Open Subtitles | على العكس من ذلك، ياسيدتي هذا بالضبط ما يمكنهم القيام به. |
Aslında düşününce yapmak istediğimiz tam olarak da bu olabilir. | Open Subtitles | هناك الكثير مما أفكر به حول ذلك هي في الحقيقة قَدْ تَكُونُ بالضبط ما نود أن نقوم به. |
Ve milyon dolarlık bir sanat eserini tam olarak da bir kıdemli ajanın yapacağı gibi geri kazandırıyorum. | Open Subtitles | و إعادة عدة ملايين من القطع الفنية هو عملي بالضبط |
Bu tam olarak da bahsettiğim maymun işi futbol... | Open Subtitles | هذا النوع بالضبط هو من اعمال القردة الذي تحدثت عنه |
Sizce tam olarak da bu konuda konuşmamız gerekmiyor mu? | Open Subtitles | ألا تعتقدين أنه بالضبط الحديث الذي ينبغي أن نتبادله؟ |
Pekala, bugün konuşmak istediğim tam olarak da bu, doğal güçleri insan kaynaklı bu problemleri çözmek için nasıl kullanırız | TED | حسنا، ذلك بالضبط ما أرغب في الحديث بخصوصه اليوم، هو كيف يمكن استخدام القوى الطبيعية لعلاج هذه المشاكل التي سببها الإنسان. |
dedi. Ben de dedim ki "Bizim istediğimiz bu olmasa da çevre Avrupa standartlarına uymuyor, ama renkleri kendimiz seçeceğiz çünkü bizim istediğimiz tam olarak da bu. | TED | قلت: حسنا المناطق المحيطة لا تستوفي المعايير الأوربية حتى و إن كان هذا ليس ما نريد لكننا سنختار الألوان بأنفسنا لان هذا بالضبط ما نريد |
Urban Observatory'de yaptığımız şey tam olarak da bu. | TED | هذا بالضبط ما قمنا به بالمرصد الحضري، |
Ama bu tam olarak da kişisel çıkar sayılmaz. | Open Subtitles | ولكن هذا ليس مصلحة شخصية بالضبط |
Kesinlikle, kesinlikle. Söylemek istediğim tam olarak da buydu. | Open Subtitles | بالضبط, بالضبط ذلك الذي كنت سأقوله |
ve,uh... tam olarak da aynaya bakıyormuş gibi hissetmediysem de, yüzlerimizde göze çarpan bir benzerlik olduğunu inkar edemezsiniz.. | Open Subtitles | ... و و مع أنه كان بالضبط كمن ينظر إلى المرآة لا يمكنك ان تنكر ان هناك الكثير من النقاط المشتركة في شكلنا |
Aslında, yaptığın tam olarak da bu. | Open Subtitles | في الواقع, هذا بالظبط ما كنت تفعله |