Ama kokladığı şeye gelince, tamamen farklı bir hikâye. | TED | ولكن ما تقوم بشمه قصة مختلفة تماماً. |
Benim istediğim ise tamamen farklı bir şey. | Open Subtitles | أما أنا فأطلب شيئاً مغايراً تماماً. |
Siyahi kadınlara dair tamamen farklı bir anlayışa sahip olmalı, değil mi? | Open Subtitles | هذا فهم مختلف بالكامل للمرأة السوداء، صحيح؟ |
Evet ve bu eşcinsel olmaktan tamamen farklı bir şey. | Open Subtitles | نعم.و ذلك مختلف تماما عن كونك مثلية الجنس |
Gri kutular Windows yazılımı kullanmıyorlar; onlar tamamen farklı bir teknoloji. | TED | ان هذه العلب الرمادية لا تعمل حتماً على نظام ويندوز انها تعمل على نظام مختلف جداً |
Bu da demek oluyor ki, ölçümünü yaptığımız karanlık enerji miktarını açıklamadaki gizem tamamen farklı bir hale bürünüyor. | TED | بما يعني ان الغموض في تفسير كمية الطاقة المظلمة التي قمنا بقياسها ستؤخذ على شكل مختلف كلياً |
Onun gidişiyle burası tamamen farklı bir yer olacak, bu doğru ama. | Open Subtitles | سوف يكون المكان مختلفاً تماماً بعد ذهابه .. و هذا أمر مؤكد |
O piç herif bana tamamen farklı bir hikaye anlatmıştı. | Open Subtitles | ذلك الوغد أخبرنى بقصه مختلفه تماما |
- Evet ama tamamen farklı bir şey. | Open Subtitles | أجل ، لكن هذه مختلفة بالطبع |
Aslında, Don, buraya tamamen farklı bir sebepten dolayı geldim. | Open Subtitles | في الواقع، دون، جئت إلى هنا عن شيء آخر تماما. |
Normalde sana katılırdım, ama bu tamamen farklı bir anlaşma. | Open Subtitles | دائماً ما أتفق معك، لكن هذا نوع آخر تماماً من الصفقات |
Bu tamamen farklı bir örnek. | TED | هذا مثال مختلف تماما |
Ama Albert Einstein, uzayın dokusuna baktığında tamamen farklı bir şey gördü. | Open Subtitles | لكن عندما نظر البرت اينشتاين إلى نسيج الفضاء, رأى شىء مختلف تماماً. |
Ya tamamen farklı bir cinayete bakıyorsa? | Open Subtitles | ماذا لو أنه ينظر إلى الى جريمة قتل أخرى مختلفة تماما |
Şimdiye kadar tamamen farklı bir kültür ve çevreden bu denli zor bir yaşama sahip birisi ile tanışmamıştım. | TED | انا لم التقي بشخص بهذه الحياة الصعبة من بيئة و ثقافة مختلفة كليا من بيئتي |
Hikayeye, İngilizlerin gelişiyle değil, Amerikan yerlilerinin oklarıyla başlarsanız, tamamen farklı bir hikayeniz olur. | TED | أبدأ القصة بسهام الأمريكيين الأصليين، وليس بوصول الإنجليز، وستحصل على قصة مختلفة تماماً . |
Hikayeye, Afrika'daki devletlerin kolonilerden ortaya çıkışı ile değil, başarısız yönetimleriyle başlayın, ve tamamen farklı bir öykünüz olsun. | TED | أبدأ القصة ب فشل الدول الأفريقية، وليس مع تشكيل الإستعمار للدول الأفريقية، وستحصل على قصة مختلفة تماماً . |
Hayır demedin. tamamen farklı bir sey soyledin. | Open Subtitles | لم تقولي ذلك قلت شيئاً مغايراً تماماً |
Hiç bir açıklama bile yapmadan gitti ve ben şimdi aynı zamanda müzik partnerim olan tamamen farklı bir adamla evliyim. | Open Subtitles | لقد هجرني بدون أي تفسير والآن أنا متزوجة لشخص مختلف بالكامل وهو زميلي الموسيقي |
Ke'ra, Linea'nın anıları olmadan tamamen farklı bir insan olabilir. | Open Subtitles | كيرا ربما تكون أنسن مختلف تماما عن لانيا من غير ذاكرتها القديمة . |
Bu tamamen farklı bir sözleşme tipi, tek seferlik özel sözleşme. | Open Subtitles | إنه نوع مختلف جداً من العقود, إنه عقد واحد وكفى. |
Bu tamamen farklı bir konu, sınavda ne yaptığını bilemezsin. | Open Subtitles | هذا مختلف كلياً, لأنك لاتعرف كيف أبليت في الإختبار |
Buradaki insanlarla son bir prova videosu çekiyordum, sarhoştum ve tamamen farklı bir konuşma yaptım. | TED | كنت أقوم بفيديو تجريبي آخر مرّةٍ لي مع الرفاق هنا، كنتُ ثملاً، وألقيتُ خطاباً مختلفاً تماماً. |
Bu, Jackson'dan tamamen farklı bir tim. | Open Subtitles | هنا لدينا وحده مختلفه تماما (لاتمزوجها مع وحدة (تي جي جاكسون |
- Evet ama tamamen farklı bir şey. | Open Subtitles | أجل ، لكن هذه مختلفة بالطبع |
Uzuvlarını felçli hale getirmeden, o tamamen farklı bir hikaye. | Open Subtitles | لكن بدون حدوث شلل رباعي هذا موضوع آخر تماما |
Sanki bir gecede tamamen farklı bir dünya gelmiş, bizimkini alıp götürmüştü. | Open Subtitles | و قد بدا الأمر و كأن عالماً آخر تماماً قد أتى بالليل و استبدل عالمنا |
(Müzik) Evet, bu çok kısaydı. Ama tamamen farklı bir figür olduğunu görebildiniz, değil mi? | TED | (موسيقى) نعم، هذا كان قصيرا. لكن يمكنك رؤية انه مثال مختلف تماما. |
Sonuçta insan yaşamanın olma şansının olmadığı tamamen farklı bir evren. | Open Subtitles | و النتيجة هي كون مختلف تماماً بلا أي أمل لحياة الإنسان |
Bu yüzden, kendimize, tamamen farklı bir soru sormalıyız. | Open Subtitles | ولهذا السبب يتعين علينا أن نسأل أنفسنا مسألة مختلفة تماما. |
Ve düşünüyorum, işte bu anda, bu insanların beni tekerlekli sandalye ile bunları yapabilirken gördüğü anda, artık tekerlekli sandalyeye ilişkin önceki yargıları kalmıyor veya daha önce oluşmuş tüm yargıları aşılıyor. Artık tamamen farklı bir bakış açısıyla düşünüyorlar. | TED | وأنا أعتقد، ﻷنه في تلك اللحظة التي يرون فيها شيئاً ما لا يملكون أي صورة مسبقة له، أو أنه قد تجاوز كل الأفكار المسبقة لديهم عن الكرسي المتحرك، وأن عليهم التفكير بطريقة مختلفة كليا |