Bu adam mertçe, iki hafta içinde bu davada tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | بشجاعة ، وافق هذا الرجل على الشهادة قبل أسبوعين من تلك القضية |
Kızım Max'e karşı tanıklık etmeyi kabul etti, organizasyonda kim varsa tüm isimleri verecek. | Open Subtitles | ابنتي توافق على الشهادة ضد ماكس و تقديم أسماء الجميع في منظمته |
Vibora Ruiz'i buldum. Lobos'a karşı tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | وجدت (فيبورا رويز) ووافق على الشهادة ضد (لوبوس) |
Bununla beraber, diyebilirim ki, yürekli bir şekilde öne çıkarak mahkemede tanıklık etmeyi.. | Open Subtitles | على أي حال ، إن هذه البلدية تَعتبِرُ حماية المواطنين الذين يتقدّمون للشهادة أولويةً قصوى |
Polise nasıl güvenip de tanıklık etmeyi düşünebiliyorsun? | Open Subtitles | الم يكن لديكِ شخصاَ اخر لتثقي به فى هذه الدنيا حتي تتقدمين للشهادة واضعة ثقتكِ بمجرد ضابط ؟ |
Tıpkı... House'a karşı tanıklık etmeyi kabul etmen gibi. | Open Subtitles | أنك وافقت على الشهادة ضد (هاوس) مثلاً |
Tıpkı... House'a karşı tanıklık etmeyi kabul etmen gibi. | Open Subtitles | أنك وافقت على الشهادة ضد (هاوس) مثلاً |
Darby, Ames aleyhinde tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | (داربي) وافق على الشهادة ضد (ايمز) |
Darby, Ames aleyhinde tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | (داربي) وافق على الشهادة ضد (ايمز) |
Eski patronu Jordan Hamlin aleyhine tanıklık etmeyi kabul ettiği için Weatherby'e getirildi. | Open Subtitles | (والسبب من تواجدها في (ويذربي لأنها عقدت صفقة مع المباحث الفيدرالية للشهادة ضد رئيسها القديم (جوردن هاملين) |
Sana tanıklık etmeyi dört gözle bekliyorum Charlie. | Open Subtitles | (أتطلع قدما للشهادة من أجلك (تشارلي |
tanıklık etmeyi boş ver. | Open Subtitles | تبًا للشهادة |