| Restoranın sahibinin söylediğine göre.. kurban Siyah bir iş kadınıyla.. ...tartışırken görülmüş. | Open Subtitles | مالك المطعم قال إنه رأى الضحية تتجادل مع سيدة أعمال أمريكية أفريقية |
| Burada bir öğrenci var, onun bir hayat kadınıyla tartışırken gördüğünü söylüyor. | Open Subtitles | إتّضح أنّ لدينا ضحيّتنا بعض الأسرار. لديّ طالبة هنا تقول أنّها رأته يتجادل مع عاهرة. |
| tartışırken bir mesaj geldi ve sonrasında aniden çekip gitti. | Open Subtitles | كنّا ما نزال نتجادل عندما تلقى رسالة نصيّة وهرب فجأة. |
| Biz bunu tartışırken, bir içki daha söylemek için bara gittim. | Open Subtitles | وبينما كانا يتجادلان بشأن ذلك ذهبت إلى البار لأحضر شراباً آخر |
| Onları ofisinde tartışırken duydum. | Open Subtitles | ما الذي يجعلك تعتقدين ذلك؟ لأنني سمعتهما يتشاجران بمكتبه |
| - "Hayır" diyorsun ama ikinizin orada tartışırken ki fotoğraflarınız var. | Open Subtitles | هل ستقول لا بينما لدي صورة لكما انتم الاثنين تتجادلان هنا ؟ |
| - Seni kardeşinle klüpte tartışırken gören bir tanık var. | Open Subtitles | لدي شاهد عرفك,عندما كنت تتشاجر معها في النادي |
| - Beni cenazede gördün demek? Annesiyle tartışırken. | Open Subtitles | تتشاجرين مع والدته, الطريقة التي صفعتك بها كانت سيئة |
| Yani cinayetten önce Isaac ve babasını tartışırken görmediğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | إذن أنت الأن تخبرني أنك لم تر "أيزك" وأباه يتجادلون قبل جريمة القتل ؟ |
| Belki de konuyu şu ünlü atasözüyle açıklayabiliriz: Bir aptalla tartışırken, önce diğer kişinin de aynını yapmadığından emin ol. | TED | ربما كل ذلك يتلخص في ذلك المثل القديم: عندما تتجادل مع شخص أحمق، أولًا تأكد أن الشخص الآخر لا يفعل الشيء نفسه. |
| Bir görgü tanığı kocanız bıçaklanmadan önce onu sahilde bir kadınla tartışırken görmüş. | Open Subtitles | شـاهد رأى إمرأة تتجادل مع زوجك قبل أن يطعـن |
| Çünkü benimle tartışırken psikolojik baskı güçleriyle kendini savaşır gibi görmek istiyorsun. | Open Subtitles | و السبب أنك عندما تتجادل معي تريد أن ترى نفسك تتعارك مع قوى الكبت |
| İlk olarak, onu bir liste yüzünden adamın biriyle tartışırken gördüm. | Open Subtitles | بداية لقد ضبطته للتو يتجادل مع رَجٌل ما هناك حول قائمة ما |
| Danny'i dışarıda karton kendisiyle tartışırken gördüm. | Open Subtitles | أنا فقط رأيته للتو يتجادل مع قطعة كارتون من نفسه |
| Fakat şimdi onu birisiyle tartışırken duydum. | Open Subtitles | ولكن منذ قليل سمعته يتجادل مع أحدهم. |
| Biz burada tartışırken hepimizin düşmanı başka bir yerde bizleri öldürüyor. | Open Subtitles | نحن نتجادل هنا وهناك عدو بالخارج يقتلنا. |
| Yeri gelmişken, bunu tartışırken harcadığımız zamanda... ne yapabilirdin bil bakalım bir sandviç hazırlayabilirdin. | Open Subtitles | بالمناسبة، في الوقت الذي مرّ .. ونحن نتجادل بشأن هذا كان بإمكانك .. خمّن ماذا .. |
| Biz burada kim kimin tarafında diye tartışırken hepimizden daha korkunç daha güçlü ve daha hızlı bir şey ortaya çıkıp insanları öldürüyor ve biz onun hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. | Open Subtitles | بينما نحن هنا نتجادل ، عن من بجانب من هناك شيء مخيف واسرع من أي منا ، وإنه يقتل الناس ولا نعرف أي شيء عنه |
| Stan, sizinkileri tartışırken gördüm. Emin ol, onlar amatör kalır . | Open Subtitles | ستان، لقد رأيت أبويك يتجادلان صدقني إنهما من الهواه |
| Bu ikisini tartışırken ikinci defa görüyorum. | Open Subtitles | هذه المرة الثانية التي ارى هؤلاء الاثنان يتجادلان |
| Elektrikli süpürge sesi duyunca tedirgin olurum çünkü küçükken bizimkiler tartışırken, annem ses yapsın diye süpürgeyi açardı. | Open Subtitles | أصبح متوترة للغاية عندما أسمع مكنسة كهربائية, لأنني عندما كنت صغيرة إعتادت أمي أن تقوم بتشغيل المكنسة لتغطي على صوتها وصوت أبي عندما يتشاجران |
| Bu sabah siz tartışırken başıboş bırakılacağımızı anlamıştım. | Open Subtitles | بالطريقة التي كنتما تتجادلان فيها هذا الصباح، توقعتُ أننا سنُخالف القانون منذ مضي ساعات. |
| Cinayetten önce Victoria ile tartışırken görülmüşsün. | Open Subtitles | لقد شُوهدت وانت تتشاجر مع فيكتوريا قبل مقتلها |
| Ölmeden bir saat önce gardiyanın teki sizi tartışırken görmüş. | Open Subtitles | الحارس , رأكِ تتشاجرين مع براين خارج المكتب بساعة قبل مقتلها |
| Onları tartışırken gördüm. Ortaklar. | Open Subtitles | رأيتهم يتجادلون ، انهم شركاء |
| Richard, ben annenle banyo havlusu tartışırken sen ona bakabilirsin. | Open Subtitles | "ريتشارد"، ربما يجب أن تفتح أنت الباب بينما أجلب أنا مناشف حمام أخرى في مقابل تلك التي لدى والدتك. |
| Biz bölge şampiyonuyduk Joel Garrity, Leon Krantzberg ve Larry Chin gibi öğrenciler tartışırken. | Open Subtitles | كنا الأبطال الإقليميين عندما كان طلاب مثل (جويل غاريتي) (ليون كرانزبيرج) و (لاري شين ) هم من يتناقش |
| Tanıklar sizi tartışırken gördüklerini söylüyor. | Open Subtitles | يقول الشهود أنهم قد رأوكم تتجادلون و أنها كانت تصرخ |
| tartışırken çok mantıklı konuştuğunu fark ettim. | Open Subtitles | لم استطع منع نفسي بمشاهدتك تتجادلين بمنطقية |