Bak Dev, artık grup ismimiz hakkında tartışmaktan bezdim ve yoruldum. | Open Subtitles | اسمع ديف أنا تعبت و طفشت من الجدال حول اسم فرقتنا |
Aylardır bu konu etrafında dönüp duruyoruz. tartışmaktan yoruldum. | Open Subtitles | لقد تحدثنا كثيراً عن هذا الأمر لأشهر وأنا سئمت الجدال |
Çocuğun önünde tartışmaktan sakınmalısınız bence. Hiç uygun değil. | Open Subtitles | رُبما يجب عليك الإمتناع عن الجدال أمام الطفلة هذا غير لائق |
Burada oturup dev karıncaların var olabilme ihtimalini tartışmaktan başka işiniz yok mu? | Open Subtitles | أليس لديكم ما تفعلونه أفضل من الجلوس و مناقشة احتمال وجود النمل العملاق؟ |
Ve şimdi bobcat-çubuk krakeri konusunu tartışmaktan çok | Open Subtitles | والأن أحب وبشده مناقشة الأمر الخاص بالقطه واللبلاب |
Başka kitap yazacaksan, cinsel tarihimizi bunun yanında romantik olarak seni takip etmekteki başarısızlığımı tartışmaktan kaçınacaksan, | Open Subtitles | لذا لو لديك مزيد من الكتب تؤلفينها سأكون ممتناً .. لو تمتنعين عن مناقشة اياً من تاريخنا الحميمي معاً |
Seninle tartışmaktan vazgeçtim. | Open Subtitles | لقد تخليت عن محاولة الجدال معك |
tartışmaktan vazgeçmeyecek! | Open Subtitles | إنها لا تتوقف عن الجدال |
- tartışmaktan nefret ediyorum ama... | Open Subtitles | لا أريد الجدال ـ ـ |
Kenara çek, Branch. Seninle tartışmaktan bıktım. | Open Subtitles | توقّف جانباً يا (برانش)، فلقد تعبت من الجدال معك |
tartışmaktan kaçınamazsın! | Open Subtitles | لا يمكنك تجنب الجدال |
Ama söz dinlemiyorsun, Dre. Sürekli tartışmaktan yoruldum. | Open Subtitles | لكنك لا تحب أن تستمع يا (دري) و أنا أتعب من الجدال معك طوال الوقت |
tartışmaktan bıktım artık. | Open Subtitles | لقد تعبت من الجدال |
Her neyse, seninle tartışmaktan yoruldum. | Open Subtitles | أياً كان، لقد سئمت الجدال معك. -سآخذ قيلولة وحسب . |
Bayan Başkan Yardımcısı ile evliliğimi tartışmaktan mutluluk duyarım, sonunun nereye varacağını bilmek kaydıyla. | Open Subtitles | لا أمانع في مناقشة زواجي معكِ يا حضرة نائبة الرئيس إن كان هذا ما تحاولين الوصول إليه |
Hatta o konuları tartışmaktan... | Open Subtitles | في الحقيقة أنا أحب مناقشة الأشياء التي.. |
Pahalıydı, ama bunu seninle tartışmaktan gerçekten de bıktım. | Open Subtitles | كانت باهضة الثمن، لكنني تعبت من مناقشة هذا الأمر معك "الجبن الجاف وجدور أسنانك" |
Ve benim katkım ise yaşayacağım geri kalan günlerde The New Yorker'ı tartışmaktan kaçınmak olacak. | Open Subtitles | واسهامي هو الامتناع عن مناقشة جريدة ال"نيو يوركر" لبقية حياتي |
İnsanların sorunlarını tartışmaktan zevk alıyorlar. | Open Subtitles | انهم يحبون مناقشة مشاكل الشعوب الأخرى. |
Vazifeni tartışmaktan çok daha iyisini biliyorum John. | Open Subtitles | أنا أعلم أنه أفضل من مناقشة عملك، وجون |
..eminim Albay O'Neill sizinle bu konuyu tartışmaktan hoşlanacaktır. | Open Subtitles | أنا متأكد أن الكولونيل (أونيل) سيحب مناقشة هذا الموضوع معك |