Buraya tek bir şey için geldim ama karar verdim iki şey ile ayrılacağım. | Open Subtitles | أتيت إلى هُنا من أجل شيء واحد لكنني قررت أنني سأغادر بشيئين |
O günden sonra, tek bir şey için çabaladım. | Open Subtitles | بعد ذلك اليوم انا كافحت من أجل شيء واحد |
Omurga tek bir şey için tasarlandı. | Open Subtitles | تم تصميمه العمود من أجل شيء واحد |
Ve şu anda sadece tek bir şey için gücün var, o da daha iyi olmak. | Open Subtitles | ولديك القوة الكافية لشيء واحد الآن، وهو أن تتحسّني |
Bu üç çirkin çiftçiye tek bir şey için teşekkür etmeliyiz. | Open Subtitles | أظن أنّنا شاكرين لشيء واحد فقط لأولئك المزارعين الحمقى: |
Ama doğrusu şu ki, Rick o, böyle bir teklif yapacak pozisyonda değil zaten. Ben buraya tek bir şey için geldim. | Open Subtitles | إنها ليست في موقع لتقديم هذا العرض أنا هنا لشيء واحد فحسب.. |
Paris'e sadece tek bir şey için gidildiğini söyleyebilirim. | Open Subtitles | فإن الناس يذهبون إلى باريس فقط لغرض واحد. |
Tate, DNA gigabaytlarını tek bir şey için kullanıyormuş. | Open Subtitles | تَيت كان يستخدم الجيجابايت الخاصة بحمضة النووى لغرض واحد |
Buraya tek bir şey için gelmiş! | Open Subtitles | أنها هنا من أجل شيء واحد فحسب |
Şu anda hepimiz farklı kişiler olarak tek bir şey için buradayız. | Open Subtitles | نحن نقف في مواقف مختلفة تماما لشيء واحد |
Mona canım,sadece tek bir şey için ağzını aç. | Open Subtitles | منى حبيبي، فتح فمك لشيء واحد فقط. |
Leena ve Arthur tek bir şey için yaşadılar: .. | Open Subtitles | كلٌ من (ليينا) و (آرثر) كانوا يولون عنايتهم لشيء واحد فقط |
Şey... belki tek bir şey için. | Open Subtitles | .. حسناً ربما لشيء واحد |