O adam hayatta kendini tek bir şeye adadı ve onu korumak için karar verirkenki koşulları sorgulanacak bir şey değildir. | Open Subtitles | لقد كرّس هذا الرّجل حياته لشيء واحد والظروف المحيطة بكيفية تقريره لحماية ذلك الشيء ليست محط السّؤال هنا |
Şüpheliyim. Anlaşılan tek bir şeye odaklanmış. | Open Subtitles | أنا أشك في ذلك، وقال انه يبدو فقط لديهم عيون لشيء واحد. |
Bunu hepinize yapmaya çalışıyorum, önemli bulduğunuz tek bir şeye dikkat verin diye, boşvermenizi istediğim şeyleri boşverin ve sonra o noktaları birleştirip yaptığımla ilgili kendinize bir hikâye anlatabilin diye. Bunun işe yarama sebebi, bizim hikâye oluşturucu canlılar olmamız, yani bunu her gün yapıyoruz. | TED | أحاول القيام بهذا لكل منكم، لجذب انتباهكم لشيء واحد أريدكم أن تعتقدوه مهمًا تجاهلوا ما أريدكم أن تتجاهلوه وبعدها ضم نقاط القصة لتخبروا أنفسكم بقصة أكيدة عن ما أقوم بفعله و هذا يعمل فقط لأننا كائنات مؤلفة للقصص مما يعني أننا نفعل هذا كل يوم |
tek bir şeye düşkünlüğün var -belli ki erkekler değil. | Open Subtitles | أنتِ تسمحين لنفسكِ بالإنغماس بشيء واحد و من الواضح بأنه ليس الرجال |
Adımları çıkmak yerine tek bir şeye odaklanmış cinayet hikâyelerini sahnelemeye. | Open Subtitles | عوضا عن العمل في خطوات لقد ركز على أمر واحد تمثيل قصص القتل |
Şu an tek bir şeye odaklanmamız lazım, o da hayatta kalmak. | Open Subtitles | يجب علينا التركيز على شيء واحد الآن، وهو النجاة. |
Yaptığım tüm seçimleri bir araya toplayınca tek bir şeye ulaştı. | Open Subtitles | تبدأ بطرح كل القرارات التي اتخذتها وكلها تؤدي إلى شئ واحد |
Kafanız yalnızca tek bir şeye çalışıyor, doktor. Ne? | Open Subtitles | لديك عقل بمسار واحد , دكتور - ماذا ؟ |
Psikologlar ve nöro bilimciler akış dedikleri bir fenomen üzerinde çalışıyorlar, biri, sadece tek bir şeye ilgi gösterdiğinde insan beyninde gerçekleşen bir şey, yaratıcı bir şeye örneğin ve başka bir şey tarafından dikkatinin dağılmasına izin vermiyor. | TED | علماء النفس والأعصاب... يدرسون ظاهرة يسمونها التدفق وتعرف أيضًا باسم المنطقة، التي هي شيء يحدث في الدماغ البشري عندما يولي شخص ما الاهتمام لشيء واحد فقط. مثل شيء إبداعي، وينجح في أن لا يصرف انتباهه في شيء آخر. |
Kendimi tek bir şeye adadım. | Open Subtitles | كرّست نفسي لشيء واحد. |
Bilirsiniz, hayatımın çoğunda yalnızca tek bir şeye inandım bana çok para verecek birine araba satabileceğime. | Open Subtitles | أوَتعلمون، خلال حياتي كلها تقريبًا كنت أؤمن بشيء واحد أن يكون بوسعي بيع سيارة لأي شخص يأتي لأرضي |
Her şey yenilenecek. Şu anda tek bir şeye ihtiyacım var. | Open Subtitles | حسن, أريدك الآن أن تهتم بشيء واحد |
Artık sadece tek bir şeye inanmaları gerekecek. | Open Subtitles | والآن سيكونون في حاجة إلى الإيمان بشيء واحد... |
Kal-El sesleri kesmeye çalışmak yerine neden tek bir şeye odaklanmıyorsun? | Open Subtitles | بدلاً من محاولة إخراج الصوت بالقوّة لمَ لا تركز على أمر واحد... |
tek bir şeye uymanızı istiyoruz. | Open Subtitles | ونحن لا نطلب إلا التجاوب في أمر واحد |
tek bir şeye ... aile. | Open Subtitles | أدركت أن كل شيء تمثل في أمر واحد... العائلة. |
Ve son olarak unutmayın ki sektörün tamamı geliri için bir şeye, yalnızca tek bir şeye bağımlı durumda: kâr oranları. | TED | وأخيرا، تذكر -- بأن المجال بأكمله يعتمد في دخله على شيء واحد وشيء واحد فقط: هوامش الربح. |
Ve her şey tek bir şeye dayanıyor - ormanın orada kalmasından emin olmaya. | TED | وكل هذا مبني على شئ واحد -- أن تأكد من أن الغابات مازالت هناك. |
Kafanız yalnızca tek bir şeye çalışıyor, doktor. | Open Subtitles | -لديك عقل بمسار واحد , دكتور |