Tüm bu oyundaki tek gerçek tehlike aslında ona aşık olman. | Open Subtitles | الخطر الحقيقي الوحيد في هذه المسرحية هو أن تقع في حُبها |
tek gerçek yapay zekâ bizim Amerikan Kongresi. | TED | الذكاء الاصطناعي الحقيقي الوحيد لدينا هو الكونجرس الأمريكي. |
Yani, hayatımızın tek gerçek ürünü başarısızlıkla sonuçlanmıştı. | TED | أعني، أن المنتج الوحيد الحقيقي لحياتنا، في النهاية، كان فشلاً. |
Bana olan aşkının hayatta tattığım tek gerçek mutluluk olduğunu söyleyin. | Open Subtitles | أخبرها .. أن حبها كان السعادة الحقيقية الوحيدة التي عرفتها مطلقاً. |
Sen belki hayatında rastladığı tek gerçek erkeksin. | Open Subtitles | على الأرجح ، إنك الرجل الحقيقى الوحيد الذى قابلته فى حياتها |
Efsaneler kurgudur, bu ise gerçek, bildiğimiz kadarıyla gerçek, sahip olabileceğimiz tek gerçek de bu. | TED | الأساطير خيالية، لكن هذا صحيح، الحقيقة لأفضل ما لدينا من المعرفة، وهي الحقيقة الوحيدة التي يمكننا الحصول عليها. |
tek gerçek tanrı, cennet ve yeryüzünün yaratıcısı. | Open Subtitles | الاله الواحد الحقيقى خالق السماوات والأرض |
Apotheosis, 12 dünyayı tek gerçek Tanrı inancı altında birleştirecek. | Open Subtitles | وسوف توحد الاثني عشر العالمين في ظل الله واحد صحيح. |
tek gerçek dostum muhteşem bir Afrika filiydi. | Open Subtitles | صديقي الحقيقي الوحيد كَانَ فيل أفريقيِ رائعِ. |
Ama bu hala tek gerçek beyefendilik sınavı. | Open Subtitles | لَكنَّه ما زالَ يَبْقى الإختبار الحقيقي الوحيد للسادة المحترمين. |
Hiç avukatım da yok ve tek gerçek dostum Gus. | Open Subtitles | أنا ما عندي أيّ محامون وجوس صديقي الحقيقي الوحيد |
"tek gerçek hazzı yalnızlıkta buldum." | Open Subtitles | أجد بلدي الفرح الحقيقي الوحيد في العزلة. |
Çünkü, tatlım, tek gerçek bilim dalında uzmanlaştım: Astrolojide. | Open Subtitles | لأنني يا عزيزتي ، برعت في العلم الوحيد الحقيقي ، علم التنجيم |
Biz isteriz. Bu bizim tek gerçek aile geleneğimiz. | Open Subtitles | نحن , أنه التقليد الوحيد الحقيقي للعائله |
tek gerçek işaret bizi yokedecek güce sahip olması olacaktır. | Open Subtitles | الإشارة الحقيقية الوحيدة ستكون عندما يكون عنده القوة لجعلنا نختفي |
Sen bugüne kadar tanıdığım tek gerçek erkeksin Butch. | Open Subtitles | أنت الرجل الحقيقى الوحيد الذى قابلته هل تعرف هذا يا بوتش ؟ |
Buradaki tek gerçek Kimsenin zengin olmaması | Open Subtitles | الحقيقة الوحيدة هنا, أنه عندما يصبح أحد ثرياً |
O kişiler tek gerçek Tanrı'yı kalpten kabullenmiş olanlardır. | Open Subtitles | الذين قبلوا بالاله الواحد الحقيقى بداخل قلوبهم |
Doğru ve yanlış ama yalnızca tek gerçek Tanrı sayesinde bunlar arasında ayrım yapabiliriz. | Open Subtitles | هناك الخطأ , وهناك الصواب لكن هناك طريق واحد صحيح الله يعلم اننا نعرف الفارق |
Anlattığım tek gerçek hikayeydi ama kimse bana inanmadı. | Open Subtitles | القصة الوحيدة التي حكيتها و كانت مُحتملة و مُمكنة كانت الوحيدة الحقيقية و مع ذلك لم يصدقني أحد |
Her insan için reddedilemeyecek tek gerçek vardır. Ölmek için doğarız. | Open Subtitles | هناك حقيقة واحدة يعرفها كل إنسان بأنه وُلد وأنه سوف يموت. |
Hayatında bir sürü erkek ama bir tek gerçek aşk vardı. | Open Subtitles | لقد كان في حياتها الكثير من العشاق الكبار في السن لكن هناك حب واحد حقيقي |
Dönemin yetkili Yüce'si Mimi DeLongpre, benim Yedi Harika'yı sunmam için Konsey'i topladığında daha 29 yaşındaydım ve oybirliğiyle Yücelik'in tek gerçek varisi ilan edildim. | Open Subtitles | كنت في الـ29 من عمري حين إستدعت السامية الحاكمة آنذاك (ميمي ديولنجبري)، مجلساً وقمت بتأدية "العجائب السبع". وتم إعلاني بالإجماع الوريثة الشرعية للسامية. |
Hepimizi Tanrı yarattı. tek gerçek Tanrı. | Open Subtitles | الإله الذى خلق الروح الحقيقية الإله الواحد الحقيقي |
Hiç avukatım da olmadı, ve Gus, tek gerçek arkadaşımdır. | Open Subtitles | و لا يوجد عندى محامين و جوس هو الصديق الوحيد الحقيقى لى |
Bir erkek kurduklarıyla gurur duymalıdır ancak unutma, Barnabas aile, tek gerçek servettir. | Open Subtitles | يجب أن يفخر الإنسان بما شيده "لكن تذكر يا "بارناباس أن أسرتك هي الثروه الحقيقه الوحيده |
Ben sizin tek gerçek müttefikinizim, Leydim. | Open Subtitles | إنني حليفك الحقيقي الأول يا سيدتي |