Çenesini kapalı tutmayı bilen bir tek o var tanıdığım bazı insanların aksine. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي يعرف كيف يبقي فمه مغلقاً على خلاف بعض من أعرف. |
Bir tek o bana bu sandalyeye düştüğümden beri farklı şekilde bakmadı. | Open Subtitles | عندما أصبحت مقعدا كان هو الوحيد الذى لم ينظر الى بشكل مختلف |
Kik öyle dedi. Aslında senin hazır olmadığını söyleyen bir tek o vardı. | Open Subtitles | فى الواقع ، إنه الوحيد الذى قال بأنك لست مستعدة لذلك بعد |
Ve ben yaşadığım sürece onları bir tek o söyleyecek. | Open Subtitles | وطالما انا علي قيد الحياة ستكون هي الوحيدة التي تغنيهم |
Onu da kaybedemem. Bir tek o kaldı. | Open Subtitles | لا يمكنني ان اخسرها هي ايضا , هي كل ما تبقى لي |
Aramızda rüyalarının peşinden bir tek o koşturuyor ve şu anda o rüyaya çok yakınız ve "en kötüsü geri kaldı" sözüne inanıyorum. | Open Subtitles | فهو الوحيد الذي تجاسر علي الحلم والآن نحن قريبون جدا وانا اصدقه عندما قال ان الاسوأ قد فات |
Toplantıda bahsi geçenleri bilen herkes temize çıktı. Bir tek o hariç... | Open Subtitles | برّأنا جميعَ من علموا بما حدثَ في ذلك اللقاء سواه. |
Onlar, o dağa tırmanan ilk kişilerdi. Yalnız başına o dağa, tek o tırmandı. | Open Subtitles | لقد تسلقوه بالفعل وهو الشخص الوحيد الذى يمكنه تسلّقه بمفرده |
Ailemden geriye bir tek o kaldı. Bırak gitsin. | Open Subtitles | إنّه كلّ ما بقي لي من عائلة أطلق سراحه فحسب |
Bo'nun hayatı tehlikede. Soyumdan geriye kalan bir tek o var. | Open Subtitles | حياة بو في خطر إنها كل من تبقى لي في سلالتي |
Sakinleş. Parasını hâlâ ödüyorum. Elimde bir tek o var. | Open Subtitles | إهدأ مازلتُ أدفع ثمنها إلى الآن إنها الوحيدة التي أملكها |
Tekboynuzların içinde pişmanlığı ve aşkı bilen bir tek o var. | Open Subtitles | بن كُلّ وحيدات القرن، هي الوحيدةُ الذي تعْرفُ معنى الندم . . و الحبّ |
Bir tek o aklını başına getirir. | Open Subtitles | علينا إيجاد فيل هو الوحيد الذي يستطيع أن يتفاهم معه |
Bir tek o doğru şekilde halledilmiş. Kafanın arkasından iki kurşun. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي قتل جيدا ضربتين علي مؤخرة الراس |
Aşağı kadar inmeyi bir tek o başardı. | Open Subtitles | هو الوحيد الذي تمكن من الوصول الى النهاية |
Bir tek o bunu durdurmaya çalıştı ama reddedildi. | Open Subtitles | إنه الوحيد الذى حاول منع ذلك و لكن تم تجاوزه |
Resme bulaşan ilaca temas eden bir tek o vardı. | Open Subtitles | إنه الوحيد الذي يتعامل مع العقاقير التي تملأ الصورة |
Başrol için gerekli karizmaya ve yeteneğe bir tek o sahip. | Open Subtitles | إنه الوحيد الذي لديه الجاذبية والجرأة ليقوم بالدور الرئيسي |
Yani, gerçekten orada olan bir tek o vardı. | Open Subtitles | هذا ليس عدلا أعنى لقد كانت هي الوحيدة التي ذهبت |
Yarış imparatorluğumdan geriye bir tek o kaldı. | Open Subtitles | هي كل ما تبقى من ألعابي بالإمبراطورية. |
Çok iyidir. Seni bir sonraki aşamaya bir tek o çıkarabilir. | Open Subtitles | هو الافضل فهو الوحيد الذي سياخذك للمرحلة التاليه |
Tüm fotoğraflarda bir tek o var be! | Open Subtitles | انظر إلى الصور، لا يوجد سواه فيها |
Melanthius diye biri gerçekten de varsa, bir tek o yardım edebilir. Bana söz verdin. | Open Subtitles | لو كان "ملانثيس" موجود حقاً فأنة الشخص الوحيد الذى يمكنة |
Bana onları hatırlatacak elimde bir tek o kaldı. | Open Subtitles | إنّه كلّ لديّ لأتذكرهم. |
Onun yanında olmalıyım. Elimde bir tek o kaldı. | Open Subtitles | أحتاج أن أكون هنا لأجلها إنها كل ما أملك |
Nerede kaldığımı bilen bir tek o'ydu. | Open Subtitles | إنها الوحيدة التي كانت تعلم مكان تواجدي. |
Bir tek o evlenmedi. | Open Subtitles | هي الوحيدةُ لَيسَت مُتَزَوّجةَ. |
Ama sen, bana bir şey söylemezsen geride dinleyeceğim bir tek o kalıyor. | Open Subtitles | حصنا، لكن إذا لم تخبرني بشيئ ستكون هي الشخص الوحيد الذي سأستمع إليه |
Yüzbaşı Rejeev'in komutasındaki tüm askerler ölmüş, bir tek o sağ kalmış. | Open Subtitles | كُلّ شخص مِنْ رجال كابتن رانجيف قُتِلَ. وهو الوحيد الذى نجا . |
İki ekiple de çalışan bir tek o çünkü. | Open Subtitles | هو الشخص الوحيد الذي عمل بكلتا المجموعتين |
Besbelli böyle düşünen bir tek o değilmiş. | Open Subtitles | من الواضح أنه ليس الوحيد الذي يفكر في هذا |