Lofton'un bu desteği kullanmasının tek sebebi bacağının kötü olmasından. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي كان لديهم لأنه كان لديه واحدة سيئة |
Böyle düşünmesinin tek sebebi senin ona söylemiş olman olabilir. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي يجعله يفكر هكذا هو لإنك اخبرته انتِ |
İnsanların her şeye değer olduğumu düşünmelerinin tek sebebi sensin. | Open Subtitles | هذا هو السبب الوحيد أى شخص يعتقد أننى أساوى شيئا.. |
Bir virüsü oymanın tek sebebi onu tasarımlaşmış proteinle doldurup birine enjekte etmektir. | Open Subtitles | هو لملئة ببروتينات معدلة جينياً وحقنه بجسم احد ما والسبب الوحيد لفعل ذلك |
Buradan şu an 10 km uzakta olmamamın tek sebebi var. | Open Subtitles | السبب الوحيد لعدم وجودي على بعد 5 أميال من هنا الآن |
Dışarı çıkmama izin vermesinin tek sebebi giriş saatini geçirmeyeceğime söz vermemdi. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي تركني أخرج له أنني وعدته بألا أكسر حظر التجول |
Onu hatırlamamın tek sebebi bizden birkaç günlüğüne bir kamyon kiralamış olmasıydı. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعلني اتذكرها انها استاجرت شاحنة صغيره منا لبضعة ايام |
Ülkenin geri kalanının bu Babil'in ayakta kalmasına izin vermesinin tek sebebi... ..vicdana sahip olduğumuzu düşünmesi. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي جعل بقية البلاد تحافظ على هذه البابلية لأنها تؤمن أننا نملك ضمير |
Oraya gitmemin tek sebebi seni seviyor olmam. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي يدفعني للذهاب هناك لأني أحبك |
- Lisede olmasının tek sebebi... - Lewis! | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي يبقيه في المدرسة العليا هو الوقت |
Ve seni tutuklamamamın tek sebebi kuzenim olman ve bunun Bootsy teyzemi öldürecek olması. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي منعنى من ركل مؤخرتك لانك ابن عمى ولان ذلك سيقتل عمتى |
Yapma, izciliğe devam etmemizin tek sebebi bu değil ki. | Open Subtitles | هيا، ليس هذا هو السبب الوحيد أننا لازلنا في الكشافة |
Burada kalmamın tek sebebi bu. Sana yardım etmek. | Open Subtitles | هذا هو السبب الوحيد لبقائى هنا ، لمساعدتك |
Seni şapel partneri olarak seçmesinin tek sebebi bu. | Open Subtitles | ذلك هو السبب الوحيد الذي جعله يختارك لتكون رفيقه |
Ve bunu yapmamın tek sebebi artık beni dinlemekten bıkmış olmanız. | Open Subtitles | والسبب الوحيد لحمل هذا الشيء هو أنكم تجتمعون وتسمعون لي، اتفقنا؟ |
Şu an bunları bizim de görüyor olmamızın tek sebebi parlamentonun Facebook'u bunları vermek için zorlamış olması. | TED | والسبب الوحيد في رؤيتنا لهم الآن هو أن البرلمان أجبر الفيسبوك على تسليمهم. |
Senden kurtulmamasının tek sebebi seni kullanıyor olması. Seni sahte bilgiyle besliyor. | Open Subtitles | السبب الوحيد لعدم التخلص منك أنّه يستغلّك ، لتغذية شركائك بمعلومات كاذبة |
Bugün borsadaki tek yükselen petroldü ve ve bunun da tek sebebi Bush'un altın arabasına 22 inçlik jant istemesiydi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد في السوق اليوم هو النفط، وهذا هو فقط لأن بوش يريد جنوط 22 بوصة على بلده عربة الجولف. |
Bunun tek sebebi... burada yaşayan bitki ve hayvanların yoğunluğu değil. | Open Subtitles | و هو ليس فقط بسبب كَثَافَة النباتات والحيوانات التي تعيش هنا. |
Bakmalarının tek sebebi buradaki en güzel kadın sen olduğun için. | Open Subtitles | حسنا، السبب الوحيد الذى يجعلهم يحدقون هو كونك اجمل امرأة هنا |
Ve bunu yapmamın tek sebebi gerçekte kim olduğumu benim bile bilmediğimi daha yeni farkediyor olmamdır. | Open Subtitles | وقد فعلت ذلك فقط لأني بدأت أدرك الآن أني ، حسناً ، لا أعرف حقاً من أكون |
Ayrıca, ablanın ve çizgi roman arkadaşlarının bugün hâlâ hayatta olmasının tek sebebi o. | Open Subtitles | بالإضافة إنه من المحتمل أن يكون السبب في أن أختك و زملاءك الكرتونيين علي قيد الحياة |
Ve yapmamın tek sebebi 5 dolardı. | Open Subtitles | و السبب الوحيد في أنني فعلتها كان إيصالا بخمس دولارات |
Hayatinin bagislanmasinin tek sebebi sen kardesimin en büyük zayifligisin. | Open Subtitles | تم العفو عن حياتك فقط لأنك نقطة ضعف أخي العُظمى. |
Bizim burda olmamızın tek sebebi bu o olimpiyatlara katılsın diye burdayız. | Open Subtitles | إن السبب الوحيد لوجودنا هنا هو لأننا اتفقنا أنها ستذهب إلى الأولمبياد |
Bunu yapmamın tek sebebi, babam için iyi iş çıkardığını bilmemdir. | Open Subtitles | السبب الذي جعلني أبحث لك عن عمل هنا هو أنك كنت تعمل بجدية عند والدي |
Bir kişi, birine iyilik yapıyorsa bunun tek sebebi övgü toplamaktır. | Open Subtitles | ان السبب الوحيد لماذا اي احد يقوم بإي شيئ لإي احد اخر لإنه يريد ان يستفيد من الامر بعد ذلك ؟ |
Sana o aptal kartı vermemin tek sebebi kimsenin sana kart vermemesiydi. | Open Subtitles | وسبب أن أعطيتك بطاقة تهنئة لأن لا أحد أعطاك |