Evet, ağaçlar ormanların temelidir fakat bir orman, gördüğünüzden çok daha fazlasıdır ve bugün, ormanlara bakış açınızı değiştirmek istiyorum. | TED | نعم، إن الأشجار هي أساس الغابات، ولكن الغابة هي أكثر بكثير مما نراه، وأريدُ اليوم تغيير طريقة تفكيركم حول الغابات. |
Dikkat, yüksek bilişsel ve duygusal yeteneklerin temelidir. | TED | الإنتباه هو أساس كل المقدرات الإدراكية والعاطفية العليا. |
ve enerji tedariki bütün bu faaliyetlerin temelidir. | TED | وتزويد الطاقة هو أساس جميع هذه الأنشطة. |
Petrol, uygarlık abidesinin her döneminde vardır ve uygarlığın da temelidir. | Open Subtitles | النفط هو الأساس لصرح الحضارة الأنسانية الذي إستمر معها خطوة بخطوة. |
Büyüyen çocuklar için, bu yetenek gelişimin temelidir. | TED | بالنسية للأطفال أثناء نموهم، فهذه المهارة هي حجر الأساس في التنمية. |
Her hafta, sınıfa girdiklerinde, o haftanın ders notlarını buluyorlar, okuma çalışmasını, ödevi ve tartışma sorularını buluyorlar ki, bunlar bizim derslerimizin temelidir. | TED | في كل أسبوع، عندما يذهبون إلى الصف، يجدون ملاحظات المحاضرة لهذا الأسبوع، وواجبات القراءة و الواجب المنزلي و سؤال المناقشة وهو جوهر دراستنا. |
Bu, toplumun temelidir çünkü... bu, en önemli zenginliktir. | Open Subtitles | لان هذا هو اساس المجتمع هذا هو المصدر الاساسي |
Utandığımız zaman hikayelerimizi anlatamayız ama hikayelerimiz kimliğimizin temelidir. | TED | عندما نشعر بالخجل لا نستطيع أن نحكي قصصنا وقصصنا هي أساس هويتنا. |
Şevk ve özgürlüğe sahipler ki bunlar inanıyorum ki yeni bir paradigmanın temelidir. | TED | لديهم من الضراوة والحرية التي أعتقد أنها أساس النموذج الجديد. |
Ve dijital bilinçlendirme harika çünkü değişen zihinler değişen siyasetin temelidir. | TED | وحملات التوعية الرقمية عظيمة لأن تغيير العقول هو حجر أساس تغيير السياسة. |
Ölçülebilen hiçbir şeyi öngöremedi ve ölçüm, deneysel bilimin temelidir. | TED | فهي لم تشمل أي شيء يمكن قياسه، والقياس هو أساس العلم التجريبي. |
Bu harika bir şey, zira bilgi mahremiyetimizi korumamıza da yardımcı oluyor. Bilgi mahremiyeti özgür bir toplumun temelidir. | TED | وهذا شيء رائع. لأنه يمكننا أيضاً من حماية خصوصيتنا، والخصوصية هي أساس أي مجتمع حر. |
İyi bir kadın ve iyi bir erkek tanımlarını değiştirmeliyiz çünkü bu, her toplumun temelidir. | TED | علينا أن نغير معنى أن تكون رجلا جيدا أو تكوني امرأة جيّدة، لأن هذا هو أساس كل مجتمع. |
Evet. Napier sabiti doğal logaritmaların temelidir. | Open Subtitles | نابيير هو ثابت أساس كل اللوغاريتمات الطبيعية. |
Arkadaşlık bir ilişkinin temelidir. | Open Subtitles | الصداقة حجر الأساس لأي علاقة جيدة |
Bu 'box' kısmı. Bu balo danslarının temelidir. | Open Subtitles | إنها تدعى خطوات المربع و هي الأساس |
Hazırlık, yaratıcı bir seçmenin temelidir. Ha ha! | Open Subtitles | الإعداد هو الأساس من وحي تجارب الأداء |
Reddedilmek büyük bir oyunculuk kariyerinin temelidir. | Open Subtitles | الرفض هو الأساس لمهنة التمثيل العظيمة |
Hidrokarbon enerjinin bolluğunun keşfi bu da günümüzde tüm sosyo-ekonomik sistemin temelidir. | Open Subtitles | و أثنين: الإكتشاف الأولي للطاقة الهيدروكربونية الغزيرة والتي حالياً هي الأساس لكامل النظام الإجتماعي-الإقتصادي. |
Ve bu üç mısra özgünlüğün temelidir. | TED | وتلك الفقرات الثلاث هي جوهر الأصالة. |
Üç, özgür bir cinsellik insan haklarının temelidir; | Open Subtitles | ثالثا: الحرية الجنسية اساس الحرية الانسانيه |