| Çay işi ticaretten daha kibar bir iş Bayan Matty. | Open Subtitles | الشاي هو نوع من التجارة الراقية ,آنسة ماتي |
| Şunu söylemeliyim ki, ticaretten hiç anlamıyor. Sanki, iş yerinde bütün o arabaları satmadan önce alması gerekmiyor? | Open Subtitles | يجبُ عليَّ إخباركِ بأنَّها لا تفقهُ شيئاً في التجارة نعم, وكأنَّها لا تقومُ بشراء جميع تلك السيارات في عملها |
| Başka nasıl kıyılarımızı bu haksız ticaretten kurtarırız ki? | Open Subtitles | و إلا كيف لنا أن نُحرر شواطئنا من هذهِ التجارة الجائرة؟ |
| Trajik olarak, Avrupa Birliği'ni terk etme oyu verenlerin aslında Avrupa Birliği ile ticaretten en çok yararlanan olduğunu gösteriyor. | TED | يظهر بشكل مأساوي أن أولئك الذين صوتوا لصالح مغادرة الإتحاد الأوروبي كانوا الأكثر انتفاعاً من التجارة مع الإتحاد الأوروبي. |
| Hayır, ticaretten daha fazlası var arka planda. | Open Subtitles | نحــن نفعل أكثر من مجرد التجارة |
| - Ne? Yarın ticaretten sınav var ve çalışmalıyım. | Open Subtitles | هنالك إختبار عن التجارة في الغد |
| ticaretten anlamıyordum. Araba süremiyordum. | Open Subtitles | لا أعرف مجال التجارة ولم أقود سيارة قط |
| ticaretten büyük servet edinmiş olan Bay Allen'ın vesayetinde. | Open Subtitles | تحت وصاية السيد (ألين), الذي جمع ثروته من التجارة |
| Jake ticaretten anlamazdı. | Open Subtitles | أتعلم، (جيك) لم يكن يعرف التجارة لكن بعد فترة |
| Çünkü LOB adil ticaretten, yerel zanaatkarlardan ve çevrecilikten yana. | Open Subtitles | ،ب.و.ل) جوهرها التجارة العادلة) الحرفة المحلية والاستثمار البيئي |
| ticaretten Sorumlu Sekreter Yardımcısı, CIA'in El Paso'daki bir banka operasyonuyla ilgili Buckley'ye bir e-posta atmış. | Open Subtitles | مساعدة وزير التجارة بعثت برسالة الكترونية لـ(بوكلي) تسأله عن عملية بنك وكالة الاستخبارات في (آل باسو) |