Durum odasında toplanıyorlar. Hazır olduklarında sizi çağıracaklar. | Open Subtitles | إنهم يجتمعون في غرفة العمليات وسيتصلون حالما يكونوا جاهزون لكِ |
Bu yüzden insanlar her sabah, Birinci Anayasa Değişikliği'nin mümkün kıldığı muazzam haklarını icra edip... öfkeli seslerini duyurmak için burada toplanıyorlar. | Open Subtitles | لذا يجتمعون هنا كل صباح ويمارسون حقهم المدهش الذي يضمنه لهم التعديل الأول بأن تلقى أصواتهم الغاضبة أذناً صاغية |
Bir canlı grubu, lider erkek tarafından güvenlik açısından değil, çok daha güçlü birşey, aile veya arkadaşlık bağları tarafından biraraya toplanıyorlar. | Open Subtitles | مجموعة من الحيوانات , تتجمع مع بعضها ليس بحثا عن الأمان أو العدد ولا بسبب ذكر مهيمن ولكن لسبب أقوى من ذلك بكثير |
Yerçekimsel kuyular büyük bir olay için bir araya toplanıyorlar. | Open Subtitles | إنّ آبار الجذبية تتجمع سوية إلى حدث هائل وحيد |
Ağır ateş altında küçük bir bölgeye toplanıyorlar.. Her seferinde aynı şeyi yapıyorlar. | Open Subtitles | يَدْخلونَ بقعة ضيّقة تحت إطلاق النار الشديدِ، و يتجمعون كل مرة. |
Droidler mercanlarda pozisyon alıyorlar, muhtemelen başka bir saldırı için toplanıyorlar. | Open Subtitles | الاليين ياخذون مكانا فى الشعب المرجانية ربما يتجمعون |
Kuş saldırısı, salgın- ne istersen söyle, oralarda bir yerde toplanıyorlar, ve geri dönecekler. | Open Subtitles | ان الطيور تهاجم كالطاعون سميها كما تسميها انهم يحتشدون الان بمكان ما وسوف يعودون |
Barrowlar, Henry'nin odasında toplanıyorlar. | Open Subtitles | انها فقط تحتاج ان تجدني وساعطيه اليها أسرة بارو كلهم أجتمعوا في غرفة هنري. |
Sevdikleri, hoşlandıkları şeylerin etrafında toplanıyorlar. Eğer düşünecek olursanız, ortak ilgi alanları, ortak değerler toplanan insanlar için demografiklerden çok daha güçlüler. | TED | إنهم يجتمعون حول الأشياء التي يحبونها، الإشياء التي تعجبهم. وإذا فكرت في ذلك ، فان الإهتمامات والقيم المشتركة هي جامع أقوى بكثير للبشرية من فئات التخطيط السكاني. |
Biliyorsun ki her perşembe toplanıyorlar. | Open Subtitles | تعرف بالطبع، بأنهم يجتمعون كل مساء خميس |
Gün doğarken hala toplanıyorlar mı? | Open Subtitles | أما زالوا يجتمعون معا عند الشروق ؟ |
Gün doğarken hala toplanıyorlar mı? | Open Subtitles | هل ما زالوا يجتمعون عند شروق الشمس؟ |
Anatotitan'lar, bir durgun su havuzunun başında toplanıyorlar, su ve yemek için. | Open Subtitles | تتجمع مجموعة من ديناصورات –الناتوتيتان- حول بركة راكدة للشراب والتغذي |
Ayılar somon balığı avı için toplanıyorlar. | Open Subtitles | تتجمع الدببة من اجل عَدْو السلمون. |
Sanki burada toplanıyorlar. | Open Subtitles | يبدو كأنها تتجمع هنا |
Yılda üç dört kez özel bir mülkte toplanıyorlar. | Open Subtitles | يتجمعون معًا في عقار خاص ثلاث أو أربع مرات في السنة، ربما |
Bak, onun için toplanıyorlar. | Open Subtitles | انظر، إنهم يتجمعون لأجلهم |
Ormanın iki yada üç futbol sahasından daha büyük olmayan ufak bir yerinde toplanıyorlar. | Open Subtitles | يحتشدون معاً في رقعة واحدة صغيرة من الغابة، لا تتعدى حجم أرضية ملعبين أو ثلاثة. |
Ancak donmuş Bering Denizi'nde özel bir ördek türünün üyeleri tek bir devasa sürüde toplanıyorlar. | Open Subtitles | لكن في بحر (بيرنغ) المتجمد، بطٌ من نوعٍ محددٍ يحتشدون معاً في سربٍ واحدٍ هائل |
Barrowlar, Henry'nin odasında toplanıyorlar. | Open Subtitles | أسرة بارو كلهم أجتمعوا في غرفة هنري. |
PCB ler yunuslarla Sarasota Körfezi'nde... ...Teksas'da, Kuzey Carolina'da toplanıyorlar. | TED | "البي سي بي" يتكدس في الدلافيين في شاطئ سارسوتا، في تكساس، في نورث كارولاينا |
Ana ofislerine gitmeden önce yerel bir mekânda toplanıyorlar | Open Subtitles | إنهم يعيدون تجميع صفوفهم المحلية في مكان ما قبل أن يتجهوا إلى المكتب الرئيسي |