ve dün gece Twittercı Trump'a karşı ekrandan okuyan Trump vardı. | TED | وقد كان يتحدث وفقا للنص المعد وليس كشخصية ترامب على تويتر. |
Donald Trump'a 75 sent vermek için boktan bir otobüsle buraya geliyorsunuz. | Open Subtitles | لقد جئت الى هنا على حافلة سيئة لإعطاء دونالد ترامب 75 سنت |
Geçen hafta roman yazıyordu. Bu hafta, Trump için çıldırıyor. | Open Subtitles | الأسبوع الماضي كانت تكتب رواية، هذا الأسبوع تهذي في ترامب |
İklim değişikliğinden bahsettin, fakat Trump buna inanmadığını söyledi. | TED | كنا نتحدث حول تغير المناخ، لكن ترمب قال أنه لا يصدق ذلك. |
Trump'un son kitabının önünde. | Open Subtitles | إنه يتفوق في قسم الكتب الشائعة على موقع (أمازون) |
Alabama'dan yirmi beş Trump destekçisi ve Kaliforniya'dan yirmi beş Clinton destekçisini | TED | جمعنا 25 مؤيدًا لترامب من ألاباما معًا في حوار مع 25 مؤيدًا لكلينتون من كاليفورنيا. |
Şimdi Trump sayısı diye birşey tanımlayalım. Trump sayısı, bu adamın davranış kalıbı sayısının beynindeki nöronlara oranı olsun. | TED | لذا أقترح أن يكون لدينا عدد ترامب وعدد ترامب يمثل نسبة سلوك هذا الرجل مقارنة بعدد الخلايا العصبية في دماغه |
Peki aramızdan kaç kişi Trump sayısının meyve sineğinde daha yüksek olduğunu düşünüyor? | TED | وحالياً، كم شخص حاضر يعتقد أن عدد ترامب أعلى لدى الذبابة؟ |
Amerikan Başkanlığının şuanki favori Cumhuriyetçi adayı Donald Trump'ın yaptığı bir yorum. | TED | هو بيان أدلى به المرشّح الأساسي الحالي لرئاسة الحزب الجمهوري الأمريكي، دونالد ترامب. |
AG: Bunu söyleyen sadece Donald Trump değil. | TED | أنطونيو غيتراس: في الحقيقة، ليس دونالد ترامب فقط. |
Sizce Başkan Trump'ın destekçileri acınacak insanlar mı? | TED | هل تعتقدون أن مؤيدي الرئيس الأمريكي ترامب هم مجموعة من الحمقى؟ |
63 milyon Amerikalı Trump'a oy verdi. | TED | ثلاثة وستون مليون أمريكي قاموا بالتوصيت لصالح دونالد ترامب. |
Bence Donald Trump'ın başkan olmasında bunun etkisi de çok büyük. | TED | أعتقد أن ذلك كان له تأثير هائل على دونالد ترامب ليصبح رئيسا. |
CA: David, öyleyse sıkça dillenen şu söylem: Trump'ın yükselişi ve zaferinin tek bir açıklaması vardır; çok ilkel ve içgüdüsel bir biçimde öfkeden faydalanıyor. | TED | كريس أندرسن: ديڤيد، غالبا ما تكون هذه هي القصة، ثم، يكون السبب الوحيد في نصر وصعود ترامب هو لعبه على وتر الغضب |
Trump'ın birleşik oturumda konuşmasının sabahında bu konuşmayı yapıyoruz. | TED | نحن نتكلم في صبيحة حديث ترامب أمام الجلسة المشتركة. |
Trump'ın kazanmasında bunun çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. | TED | ولذلك أعتقد أن هذا هو السبب الكبير الذي أدى لإنتخاب ترامب. |
Bir şeyi iyi biliyorum: Trump'ın dünkü konuşmada söylediklerinin çoğu muhafazakar konular değildi. | TED | أنا متأكدة من شيء واحد: الكثير مما تحدث عنه ترامب ليلة أمس لم تكون أمورا خاصة بالمحافظون، |
Trump destekçilerinde Amerika gerçeğinden bir parça var. | TED | مؤيدوا ترامب لديهم جزء من الحقيقة في أميريكا. |
Ted Halstead: Anladığım kadarıyla, ABD'de Başkan Trump'la ilgili birçok kişi oldukça karamsar. | TED | تيد هالستيد: حسناً، أفهم أن كثيرًا من الناس متشائمون حول ما يحدث في الولايات المتحدة مع الرئيس ترمب. |
gerçeklik, karikatürü taklit etmeye başladı, tam da Donald Trump ABD başkanı olduğu zaman. | TED | صار الواقع يضاهي الكاريكاتير في اليوم الذي أصبح فيه دونالد ترمب رئيسًا للولايات المتحدة. |
Trump'un son kitabının önünde. | Open Subtitles | إنه يتفوق في قسم الكتب الشائعة على موقع (أمازون) |
- Trump'a oy veren siyahi bir adam. | Open Subtitles | انظروا اليه انه الرجل الاسمر الذي صوت لترامب |