Tulip gibi kız arkadaşım olsa gece gündüz endişelenirdim dostum. | Open Subtitles | لأنه لو كان لدى فتاة مثل "توليب"، لقلقت عليها طوال اليوم يا رجل. |
Tulip gibi kız arkadaşın olsa boşa vakit harcıyor olurdun. | Open Subtitles | لو أن لديك فتاة مثل "توليب"، فأنت تُهدر وقتك. |
Tulip O'Hare'in iyi bildiği bir şey varsa o da başının çaresine bakmaktır. | Open Subtitles | إذا كان هناك شىء تجيده "توليب أوهارو"، فهو الأعتناء بنفسها. |
Henry Tulip gelir sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت بانه هنري تيوليب |
Teksas'ta, Tulip yakınlarında çiftçilik de yapıyorum. | Open Subtitles | أقوم ببعض الأعمال الزراعية ، أيضا ، بالقرب من (تولبك) ، (تكساس). |
Bywater'da sokağın ortasında duruyorum Tulip. | Open Subtitles | أقف بمنتصف الشارع بوسط شارع "باى واتر" يا "توليب". |
Tulip, hayatım, belki de oraya gitmeye biraz ara vermelisin. | Open Subtitles | "توليب"، يا عزيزتي، أعتقد أنه يجب أن تبتعدي قليلاً عن هذا المكان. |
Ve o kafes Tulip'in batısı, Teksas ve Somali'nin doğusuyla da sınırlı değil. | Open Subtitles | وأنه ليس محدود من الغرب من (توليب) ، (تكساس) أو من الجانب الشرقي من أرض (الصومال). |
Ve o kafes Tulip'in batısı, Teksas ve Somali'nin doğusuyla da sınırlı değil. | Open Subtitles | (وأنه ليس محدود من الغرب من (توليب (تكساس) أو من الجانب الشرقي من أرض (الصومال) |
Tulip'le tanışacak kadar dayanabilirsen neden bahsettiğimi anlarsın. | Open Subtitles | (اذا انك اطلتي اللقاء ب (توليب انك تعلمين بما اعنيه |
Seni buraya benim getirdiğimi Tulip asla bilmesin. | Open Subtitles | أتحرصي بأن لا تكشفي امري لدى توليب) بأننيانا من احضرتك؟ |
Tulip, her gece saat 9'da yatağa gidiyorsun. | Open Subtitles | توليب),انك في كل لليلة تخلدي) للنوم عند التاسعة |
Tulip aramıza girdiğini söylüyor, haklı da. | Open Subtitles | هذا ليس جيد فحسب,لأن (توليب) تقول بأنك تقفين بيننا |
Artık kimsesiz Tulip 18 yaşına bastı, yani onu nihayet serbest bırakıp insan dünyasına geri gönderebiliriz. | Open Subtitles | والآن (توليب) اليتيمة أصبحت في 18، مما يعني أنه بإمكاننا تحريرها أخيراً وإعادتها لعالم البشر |
Tulip tatildeyken, uyurken veya hastalandığında zirve yapmışız. | Open Subtitles | قمم السهم البياني تكون فيها (توليب) بإجازة أو نائمة أو مصابةً بإنفلونزا |
Pazartesi günü patron unvanını almak için kimsesiz Tulip'i kovmalısın. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله لتصبح المدير يوم الأثنين هو تحرير اليتيمة (توليب) |
Bu, bugünden itibaren değişiyor Kimsesiz Tulip. | Open Subtitles | حسناً، سيتغير هذا إبتدأً من اليوم أيتها اليتيمة (توليب) |
"Tulip" demen yeter. "Kimsesiz" kalbimi kırıyor. | Open Subtitles | لا بأس بـ(توليب) وحده فلقب اليتيمة يكسر قلبي |
Tulip'le sen burayı hazırlarken harika iş çıkardınız. | Open Subtitles | انت و (تيوليب) فعلتم شيئ عظيما في تجهيز هذا. |
Hayatını bu şekilde sürdüren değersiz insanlarla beraber Tulip'in yaklaşık 150 km doğusunda yaşıyorlardı. | Open Subtitles | أنهما كانا يعيشون مع بعض الناس ، الحقراء ، و بدون قيمة حوالي 100 ميلا إلى الشرق من (تولبك). |
Tulip ve Crazyzeus | Open Subtitles | إلي اللقاء في الحلقة القادمة... " اليوم الثاني " وكل عام وأنتم بخير... |