Randall'ı evinde tutabilmek için çaresiz kalmıştı, herhangi bir şeye inanabilirdi. | Open Subtitles | كانت يائسة جدا للإبقاء على راندال بالمنزل كنت لتصدق أي شيء |
Ben bu ajansı ayakta tutabilmek için kendimi parçalıyorum. | Open Subtitles | أنا أقتل نفسى فى محاولة للإبقاء على هذه الوكالة |
Bir evliliği ayakta tutabilmek için ne yalanlar, ne dalavereler gerektiğini bilmiyorsun. | Open Subtitles | لا تعلمين أي نوع من الكذب الذي يجب إعداده للحفاظ على الزواج |
Şimdi, kan basıncında gördüğümüz bir problem, kan basıncını sabit tutabilmek için vücudunuz yapabileceği her şeyi yapar. | TED | الأن, إحدى المشاكل في النظر إلى ضغط الدم هو أن جسمك يفعل كل شيء يستطيع للحفاظ على ضغط الدم في المستوى نفسه. |
Küçük zihinli erkeklerin, kadınları evde tutabilmek için uydurdukları bir şeydir. | Open Subtitles | طريقة صغار العقول من الرجال لإبقاء النساء في المنزل بعيدا عن طريقهم |
Ve bir kere insanlar buranın sahiplerinin bir lezbiyen, bir fahişe ve bir evhanımı olduğunu öğrendiklerinde bu 3 işkadını, ellerindeki müşterileri tutabilmek için sadece masaj işine saplanıp kalacaklar. | Open Subtitles | وعندما كُلّ شخص يَكتشفُ بأنّ مالكيه خندق , عاهرة، و ربّة بيت، تلك سيّداتِ الأعمال الـ3 سَتَلْصقُ إعْطاء التدليكِ والشدّةِ فقط لإبْقاء قائمةِ زبونِهم فوق. |
Ve bunu senden uzak tutabilmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. | Open Subtitles | لذا بصراحة سأبذل جهدي لأبقي هذا التحقيق بعيداً عنك |
Seni hayatta tutabilmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum inan. | Open Subtitles | ... أنا على يقين أنني سأفعل . كل ما من شأنه أن يبقيك بأمان |
Uğursuz yaz geldiğinde ve dünyadaki herkes açlıktan kırılırken bizi hayatta tutabilmek için ne gerekiyorsa yapacağına yemin etti. | Open Subtitles | وجميع الأخرين في العالم يتضورون جوعا أقسم انه سيفعل أي شيء لإبقائنا على قيد الحياة وقد فعل |
Onu canlı tutabilmek için yapabildiğimiz herşeyi sonuna kadar yapmamız gerekir. | Open Subtitles | إلى ذلك الحين، علينا أن نبذل كل ما في وسعنا لإبقائها على قيد الحياة |
Ben bu ajansı ayakta tutabilmek için kendimi parçalıyorum. | Open Subtitles | أنا أقتل نفسى فى محاولة للإبقاء على هذه الوكالة |
Bir düzenleme komitesi kurmaya hazırım ama samimi olmak gerekirse bir oda dolusu yasa bilginini göreve bağlı tutabilmek kedileri gütmeye benzer. | Open Subtitles | أنا مُستعدة لإقامة لجنة تنظيم لكنى بصراحة أحاول تحضير عدد كامل من البارعون بالقانون للإبقاء على المهمة |
Genetik molekülleri içeride tutabilmek için. | Open Subtitles | للإبقاء على الجزيئات الجينية محصورة داخلها |
Eğer bacağınız kesilmişse ve kan kaybetmişseniz, vücudunuz tedbirli davranır, kalp atış hızınız artar, kan basıncını yüksek tutabilmek için yapabileceği her şeyi yapar. | TED | إذا قُطعت ساقك وفقدت دم، سوف يضيق جسمك الخناق، ويرفع معدل ضربات القلب، يقوم بكل ما في وسعه للحفاظ على ضغط الدم مرتفع. |
Evi elimizde tutabilmek için tek şansımız o. | Open Subtitles | إنها فقط الفرصة الوحيدة التى نملك للحفاظ على منزلنا |
Evi gözaltında tutabilmek için hemen duvarların dışında bir çember kurduk. | Open Subtitles | ...وضعنا محيطاً خارج الجدران ...بأسرع ما يمكن لإبقاء البيت تحت الملاحظة |
O çocukların ailelerini sessiz tutabilmek için para ödedik... | Open Subtitles | ونحن دفعنا لإبقاء عوائل أولئك الأطفال صامتين لذا |
Gurur yapıyorsun ama eğer hemen piyasadaki yerimizi tekrar kazanmak için birşeyler yapmazsak, işyerini ayakta tutabilmek için, bedava işleri hediye edecek olan sadece sen olacaksın. | Open Subtitles | عِنْدَكَ فخرُكَ، لكن إذا نحن لا نَعمَلُ شيءُ لإسْتِعْاَدة تسويقِنا، بسرعة، حَسناً، أنت الواحد الذي سَتَعطي وظائفَ الحريّة التامّةِ لإبْقاء العملِ عائماً. |
Herkesi hayatta tutabilmek için bunu da kabullenmek zorundaydım. | Open Subtitles | وتحتَّم قبولي لهذا أيضًا لأبقي الآخرين أحياء. |
Seni ve Cat'i ayrı tutabilmek için Gabe'in yargı sistemine izin vermek mi? | Open Subtitles | ندع (غايب) يعرقل النظام القضائي حتى يبقيك و(كايت) منفصلين؟ |