O sevgisini seni acılarından kurtararak değil sana acılar vererek seni orada tutarak gösterir. | Open Subtitles | إنه يظهر حبه ليس من خلال مساعدتك في تجنب المعاناة، بإرسال المعاناة لك، عن طريق إبقائك هناك. |
Anlıyorum ama bunu beni kilitli tutarak yapmanızı o da istemezdi bence. | Open Subtitles | ...أفهم ذلك ، لكن لا أعتقد أن إبقائي محبوسة في هذا المُجمع مثل السجين هو ما كان في ذهنه |
Ve onlar bunu benim arabalarımı yoldan uzak tutarak yapacaklar. | Open Subtitles | أسيعالجون الأمر بإبقاء سياراتي الأربع خارج الطريق؟ |
Bizi burada azıcık yiyecekle kapana kısılmış şekilde tutarak... ve ne zaman gitmemize izin verileceğini söylemeden mi? | Open Subtitles | بإبقائنا محصورين هنا مع ما يكفي بالكاد من الغذاء والماء وليس لدينا أي فكرة عن متى أو هل يمكن أن يسمحوا لنا بالمغادرة؟ |
Ben kadeh kaldırınca silahı havada tutarak dışarı çıkacaksın. | Open Subtitles | عندما أقترح نخباً.. ستأتين حاملة المسدس |
Tayını güvende tutarak bu kritik annelik testini geçti. | Open Subtitles | بالحفاظ على أمان صغيرها فقد اجتازت هذا الاختبار الحاسم للأمومة |
Yoksa neden sizi bir çocukken gönderip, uzakta tutarak, krallıktan bu kadar yıl boyunca habersiz bıraksın? | Open Subtitles | .. فلأي سبب أبقاك جاهلاً عن حالة المملكة لكل تلك السنوات الطويلة؟ أرسلك عندما كنت صبياً ليُبقيك بعيداً |
Mısır gemi kedileri, su yılanlarını uzakta tutarak Nil'i dolaştılar. | TED | أبحرت قطط السفن المصرية عبر نهر النيل، ممسكة بأفاعي النهر السامة الموجودة في الخليج. |
Onu burada tutarak durumu daha da kötü bir hâle sokuyorsun. | Open Subtitles | إبقائك له هنا سيزيد الطين بلة |
Onu burada tutarak durumu daha da kötü bir hâle sokuyorsun. | Open Subtitles | إبقائك له هنا سيزيد الطين بلة |
Anlıyorum ama bunu beni kilitli tutarak yapmanızı o da istemezdi bence. | Open Subtitles | ...أفهم ذلك ، لكن لا أعتقد أن إبقائي محبوسة في هذا المُجمع مثل السجين هو ما كان في ذهنه |
Kendine yakın tutarak? | Open Subtitles | تعرفين، إبقائي قريب ؟ |
Dişi, eşini aç tutarak erkeği, yiyecek arayışına devam etmek zorunda bırakır. | Open Subtitles | بإبقاء شريكها جائعاً فإن الأنثى تجبره ليستأنف بحثه عن الطعام. |
Hayır, topu oyunda tutarsam kazanırım, gerçekleri karanlıkta tutarak. | Open Subtitles | كلا، أنا أفوز بتركِ الأمور مُعلقَة بإبقاء الحقائِق ضبابيَة |
Biri ya da birileri... bugün eşimle beni yer altında tutarak bize seçimi kaybettirmeye çalıştı. | Open Subtitles | شخص ما أو أشخاص حاولوا جعلنا أنا وزوجتي نخسر الانتخابات بإبقائنا تحت الأرض اليوم |
Burada tutarak ona iyilik yapmıyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نصنع معروفاً بإبقائنا عليه |
Sanırım aletini tutarak sana yol gösterecek bir Ohio fahişesi bulmakta zorluk çekiyorsun. | Open Subtitles | كنتُ أفكّر الآن بأنك لم (تجد شخص أسوّد من (ديكسي مع عاهرة من ولاية (أوهايو) حاملة مصباح لتريك الطريق |
Bir kız, diyelim adı Sarah olsun 2 numaralı kalemi yüzüne doğru tutarak ofiste yürür. | Open Subtitles | إحدى الفتيات، دعينا نقول أن إسمها (سارة)، تتجول في أرجاء المكتب حاملة قلم رصاص رقم 2 رأسه متجه للأعلى. |
Ben de onu güvende tutarak Elijah'a verdiğim sözü yerine getiriyorum. Kısacası işleri yavaşlat lütfen. | Open Subtitles | وأنا أصون وعدي لـ (إيلايجا) بالحفاظ على سلامتها، فماطله رجاءًا |
Viktor'un, seni evcil hayvan gibi tutarak hata yaptığını biliyordum. | Open Subtitles | كنت أعلم بأن (فيكتور) اقترف خطأ عندما أبقاك كحيوان أليف له |
Metodist Kilisesi'nin basamaklarını annemin elini tutarak tırmandım. | TED | صعدت على درج الكنيسة الميثودية ممسكة يد أمي |
Evet, Neitzcheansları tutarak pekte iyilerin tarafında olmayız. | Open Subtitles | نعم. من خلال عقد اليدين مع Neitzcheans, نحن لسنا بالضبط على جانب من الملائكة. |
Onu gözlerden uzak tutarak bencillik yapıyorsun. | Open Subtitles | آه, لقد كانت أنانية منك, ابن الأخ إبقائها مخفية بعيدا |
Şimdi bunu da göz önüne tutarak, sadece düşünmeye bir saniye ayırmak istiyorum, en son ne zaman vaktinizi hiçbir şey yapmayarak geçirdiniz? | TED | مع أخذ ذلك في الاعتبار، أود منك فقط أن تتوقف للحظة لأجل التفكير، متى كانت آخر مرة قضيت وقتا ما لا تقوم به بأي شيء ؟ |