Eğer ki bir daha gelip ona bağıracak olursanız onunla uğraşmak zorunda değil; | Open Subtitles | لذا إذا أتيت إلى هنا ،تصرخ عليها مرة أخرى لن يكون عليك التعامل معها |
Onun burada olmamasına rağmen Michael'ın işleriyle uğraşmak zorunda kalmanı anlamıyorum sadece. | Open Subtitles | أنا فقط ثمل لأنه مازال عليك التعامل مع أدوات مايكل حتى عندما لا يكون بالأرجاء |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak... 4400'de önceki bölümlerde... | Open Subtitles | على العالم أن يتعامل معنا سابقا فى الـ 4400 |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | يجب على العالم أن يتعامل معنا |
Ben de birçok meslektaşım gibi, her gün, insan trajedileriyle uğraşmak zorunda kalıyorum. | TED | وكمعظم زملائي، عليّ التعامل كل يوم مع المآسي الإنسانية. |
Eğer red edersem, onunla Pazar günü kilisede uğraşmak zorunda kalırım. | Open Subtitles | إذا رفضته، فيجب علي التعامل معه في الكنيسة يوم الأحد |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | يجب على العالم ان يتعامل معنا |
Bütün mahalleyle uğraşmak zorunda değilim ki. | Open Subtitles | أنا لم يكن لديك للتعامل مع المنطقة بأكملها. |
Er ya da geç, oradaki insanımsı hırsızla uğraşmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | عاجلًا أو آجلًا، سيتحتم عليكَ التعامل مع ذلك الأحمق الموجود بالداخل. |
Bir iş sahibiyim, vergilerimi ödüyorum ve yine de ne zaman adımımı evimin dışına atsam bu saçmalıkla uğraşmak zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | وأنا أملك الأعمال أدفع ضرائبي و حتى الآن وصلت إلى التعامل مع هذا هراء في كل مرة أنا خطوة خارج بيتي. |
uğraşmak zorunda olduğumuz ilgisiz, kayıtsız bir takım kurumlara karşı kendimizi korumak için daha ve daha fazla kural. | TED | لنفرض قواعد وقوانين اكثر واكثر لكي نحمي انفسنا ضد المؤسسات اللامبالية والغير مهتمة التي يتوجب علينا التعامل معها |
Bu sefer insan gibi davranmayacaksan benimle uğraşmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | و ان لم تتصرف و كأنك آدمي هذه المرة سيتحتم عليك التعامل معي |
Sonrasında bir sürü duygusal saçmalıkla uğraşmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | وثم سيتوجب عليك التعامل مع تلك المشاعر الفوضويه الصغيره |
Bu saçmalıkla uğraşmak zorunda değildim. | Open Subtitles | لم يكن عليك التعامل مع هذا الهُراء. |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | يجب على العالم أن يتعامل معنا |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | على العالم أن يتعامل معنا |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | على العالم أن يتعامل معنا |
Yıllardır bu tür salaklıklarla uğraşmak zorunda kaldım. İnanabiliyor musun? | Open Subtitles | لسنوات طويلة كان عليّ التعامل مع هذا النوع من الغباء بربك ، هل تصدقي هذا؟ |
Ben de farklı gezegendenim ve buraya ilk geldiğim zamanlarda yedinci sınıf saçmalıklarıyla uğraşmak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | أنا من كوكب مختلف وكان عليّ التعامل مع إحراج الفصل السابع عندما وصلت لهنا مباشرةً |
Aralarında olanları düzeltirsem, kampüste bir düşmanla uğraşmak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | إذا أصلحت الأمور بينهما، عندها لن يكون علي التعامل |
Neden gecenin bir yarısında bu göt herifle uğraşmak zorunda kalıyorum ki? | Open Subtitles | لماذا علي التعامل مع كومة الهراء هذه في وسط الليل ؟ |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | على العالم ان يتعامل معنا |
Dünya bizimle uğraşmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | على العالم ان يتعامل معنا |
Tüm bunlarla uğraşmak zorunda kaldığın için çok üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف حقا لديك للتعامل مع كل هذه الأشياء. |
Wayne, daha önce bir şey demedim, ...ama arkadaşıma kötü davrandın, ...ve bunu tekrar edersen, ...benimle uğraşmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | (واين)، لم أقل أيّ شيءٍ من قبل، لكنّكَ كنتَ لئيماً مع صديقتي لكن إن كرّرتَ ذلك، سيتعيّن عليكَ التعامل معي. -حسناً . |
Artık benimle uğraşmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لست مضطرة إلى التعامل معي بعد الآن, صحيح؟ |
Ve bu gerçekten üzerinde uğraşmak zorunda olduğumuz bir şeydi: kitabın omurgasında tutkal vardı. | TED | وهذا أحد الأشياء التي كان علينا التعامل معها: كان هناك غراء على ظهر الكتاب. |