Uğultu, çalışan uğultu, devin uğultusu, sadece yer değiştiren. | TED | الطنين، طنين العمل، طنين الجبابرة. كل ذلك ليس الا مجرد بدائل. |
Küçük çocuklarım bana nasıl yaşanacağını gösteriyor, evrenin uğultusu içimi dolduruyor. | TED | علمني اطفالي الصغار كيفية العيش وملأني طنين الكون بالسعادة. |
İş uğultusu hala benim bir parçam, ama benim tamamım sayılmaz, ve çok minnettarım. | TED | طنين العمل ما زال جزءا مني، لكنه لم يعد كامل روحي ونفسي. وأنا ممتنة جداً لذلك. |
Kompresör uğultusu yoksa soğutucu sistemi de yok demektir. | Open Subtitles | لا هدير لضاغط الهواء يعني لا وجود لجهاز تبريد |
Kompresör uğultusu yoksa soğutucu sistemi de yok demektir. | Open Subtitles | لا هدير لضاغط الهواء يعني لا وجود لجهاز تبريد |
Makinenin uğultusu ölmüştü. | TED | توقف طنين المحرك. |
Bu odada daha rahat ediyor çünkü yan odadaki Dr. Beauregard'ın buzdolabının uğultusu çınlamayı bastırmasına yardım ediyor. | Open Subtitles | إنّهطيّعٌفي هذهالغرفة... لأن طنين ثلّاجة د. (برجارد) بالجانب الآخر يساعد على تغطيّة رنين أذنه. |
Bu odada daha rahat ediyor çünkü yan odadaki Dr. Beauregard'ın buzdolabının uğultusu çınlamayı bastırmasına yardım ediyor. | Open Subtitles | إنّهطيّعٌفي هذهالغرفة... لأن طنين ثلّاجة د. (برجارد) بالجانب الآخر يساعد على تغطيّة رنين أذنه. |