ultimatom haberleri çabuk yayıldı yakın bir gelecekte gerçek bir tehlike vardı. | Open Subtitles | -انتشرت أخبار الإنذار بسرعة -وعمت حالة من الترقب |
Andrew birdenbire mi, bu ultimatom fikriyle, çikip geldi? | Open Subtitles | كما قلت بنفسك , طرأ بفكرة الإنذار هذه؟ |
Kayzer, Avusturya'nın ultimatom metni geldiğinde Norveç'te, yatındaydı. | Open Subtitles | كان القيصر الألماني على متن يخته في (النرويج) عندما وصله نص الإنذار النمساوي |
Beni gerçekten düşünseydi bana ultimatom vermezdi. | Open Subtitles | إن كان يهتم لأمري حقًّا، لما أعطاني إنذار أخير |
Her zaman ultimatom vereceksin. | Open Subtitles | ذلك.. , إنهم دائماً يعطون إنذار أخير |
"Japonlar bugün Doğu Standart Saati'ne göre öğleden sonra saat 1 itibariyle bir ultimatom gönderdiler. | Open Subtitles | اليابانيون قدموا اليوم فى الواحدة مساء بالتوقيت المحلى . إنذاراً نهائياً |
Beni tuvalete kadar takip eden bu adam ayni zamanda bana bir ultimatom veriyordu. | Open Subtitles | بعد أن اتبّعني إلى دورة المياه, هذا الشاب أيضاً كان يعطيني إنذاراً |
Andrew bana ultimatom verdi, ya evleniriz ya da ayrılırız. | Open Subtitles | :أعطاني (آندرو) الإنذار إما أن نتزوج أو ننفصل |
Andrew bana ultimatom verdi, ya evleniriz ya da ayriliriz. | Open Subtitles | :لقد أعطاني (آندرو) الإنذار إما أن نتزوج أو ننفصل |
- ultimatom. | Open Subtitles | الإنذار |
İnsanlar sanırım "ultimatom"u kasdettikleri zaman, buna daima "tercih" adını veriyorlar. | Open Subtitles | الناس دائمًا يقولون "إختيار" بينما أعتقد أنهم يعنون "إنذار أخير" |
Bize ultimatom verdin senin ordunun kuklası olmamız için. | Open Subtitles | لقد أعطيتني إنذاراً نهائياً لأكون العوبةً لجيشك |
Bana bir ultimatom verdi. | Open Subtitles | لقد اعطتني إنذاراً أخيراً |