Doktorların, hastaların hayatlarındaki acıyı ciddiye almaları için umutsuzca bir istek.. | TED | التماس يائس للأطباء لأخذ الألم بعين الجدية في حياة المرضى |
1950'lerden beri, kanseri tedavi etmek için, umutsuzca bu anahtar ve kilit modelini deniyoruz. | TED | فمنذ عام 1950، حاولنا بشكل يائس تطبيق آلية القفل و المفتاح لنموذج السرطان. |
Karanlık, umutsuzca seni yutmak istiyor ama her zaman ışığa doğru yürümelisin. | Open Subtitles | الظلام يحاول بيأس ان يبتلعك لَكنَّك يَجِب دائماً أَن تتحرك نحو الضوء |
Savaşın parçaladığı Libya'nın barışa ulaşmak için umutsuzca ihtiyacı olan idealler bunlar olmalı. | TED | هذة هي المثل التي مزقتها الحرب في ليبيا في حاجة ماسة لتحقيق السلام. |
O insanların umutsuzca yaşamak dışında hiç bir seçeneği yoktur. | Open Subtitles | الخيار الوحيد للإنسان أن يعيش جنباً إلى جنب مع اليأس. |
Birisi için ağlayabilirsin umutsuzca Başını yukarı kaldır | Open Subtitles | يمكنك البكاء من أجل جسد في يأس احذر لرأسك |
umutsuzca batıdaki güvenli alana erişmeye çabaladılar. | Open Subtitles | مدفوعين بخوف يائس جاهدوا للوصول إلى غرب البلاد |
Bir anda birbirimize delice, umutsuzca aşık olduk. | Open Subtitles | وبدون أن ندرى، وفى لحظة مختلسة من الزمن، وقعنا فى حب يائس مجنون |
Çılgınca, tutkuyla, umutsuzca aşık olmuşlar ve Bedevi kabilesinin şefi tarafından evlendirilmişler. | Open Subtitles | ووقعوا في الحب بشكل يائس وتزوجا مِن قِبل رئيسِ قبيلة بدوية |
Ben yalnız başına biriyim... umutsuzca bütün dünyaya baş kaldıran. | Open Subtitles | ..أَنا شخص وحيد يُقاومُ العالم بأكملهُ بشكل يائس |
Yeniden göçmen bürosu ve karakol arasında umutsuzca ailemin serbest bırakılması için çabalayarak gittim geldim. | TED | ترددت بين مكتب الهجرة ومركز الشرطة، وأنا أحاول بيأس أن أُخرج عائلتي، |
Girişimcilik genç insanlara, umutsuzca aramakta oldukları ekonomik fırsatların yaratıcıları olma gücünü veriyor. | TED | إنّها تعطي الشبان قوة، ليخلقوا الفرص الاقتصادية التي يبحثون عنها بيأس. |
Çok geçmeden enerjileri tükeniyor ve umutsuzca kanat çırpmalarına rağmen havada kalmayı başaramıyorlar. | Open Subtitles | قبل أن يمضي وقت طويلة تبدأ طاقتها بالنفاذ وتبدأ بالرفرف بيأس ولكنها لا تستطيع أن تبقي نفسها في الجو |
Bu tehlikeli melankoliyi yatıştıracak bir şeylere umutsuzca ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | كانت في حاجة ماسة إلى شيء لتهدئة حزنها الخطير هذا |
Lanetlenmemek için umutsuzca teselli arayan, deli gibi tespih çeken papazlar tarafından beyni yıkanmış lanet bir İrlandalı orospuydu! | Open Subtitles | ، كانت عاهرة أيرلندية ، تدّعى الكهنوت ، تتقلد مسبحة . وفى حاجة ماسة للمواساة من الشيطان |
Ben umutsuzca dua ettim, ama O hiçbir şey yapmadı. | Open Subtitles | لقد دعوته بمنتهى اليأس ؛ لكنّه لم يفعل شيئا |
umutsuzca bekleyen Bizanslılar | Open Subtitles | فى يأس البيزنطيون الذين كانوا يحتلون المدينة |
Rahatsız edici ve umutsuzca romantik. Kelimelerin anlamlarının, hakkını veriyor. | Open Subtitles | إنه حزين , رومنسي بلا أمل , بأفضل معنى للكلمة |
Son yıllarına yaklaşırken hepimizin aradığı aydınlanmayı umutsuzca bekliyorsun. | Open Subtitles | ..أنت في آخر سني حياتك وتسعى بتهور إلى التنوير الذي نسعى إليه جميعاً |
O telefon kulübesindeki çaresiz ve umutsuzca yardım arayan kızdan, 22 bin gönüllüsü olan ulusal bir kuruluşun başındaki birine dönüşmüştüm. | TED | وهكذا انتقلت بالفعل من تلك المتصلة الضعيفة في الهاتف العمومي اليائسة لطلب المساعدة لأتزعم القيادة الوطنية للمؤسسة ومسؤولة عن 22000 متطوع |
umutsuzca doğru bir kontrol ve sorumluluk sağlamaya çalıştım, ama bu işte gözden kaçan noktalar var. | Open Subtitles | لقد حاولت يائساً الحفاظ على بعض الرقابة , التحكم , والمساءلة لكن الرقابة في المكان غير كافية تماما |
Sonra umutsuzca aşık olup kalbini verirsin. | Open Subtitles | أجل، و ستقع في حبها بشكل ميؤوس منه و ستمنحها قلبك |
Güzellik uykuma ihtiyacım var. Neden umutsuzca olduğunu düşünüyorsun, sadece biraz... | Open Subtitles | لماذا تظنين إنه أمراً ميئوس منه ... فقط لسبب إنه |
Elfler, cinler ve insanlar hergün umutsuzca savaştılar. | Open Subtitles | إلفين الجن كبر والناس أصبحوا يائسين مع كل يوم |
Lord Kelvin'in, seyahatimi engellemek için umutsuzca çırpınışlarından biri bu. Ben bir İngiliz vatandaşıyım. | Open Subtitles | هو مجرّد محاولة مستميتة مِن قِبل اللّورد كيلفن لعرقلة رحلتَي |
İkisi de birkaç kez boşanmış, ikisi de umutsuzca gençliklerine takılmış, bunun yanında ikisi de, A sınıfı uyuşturucuların hayranı. | Open Subtitles | الإثنان تطلقة مرات عديده الإثنان يحاولون بشكل ميؤس منه التمسك بشبابهما بالإضافه، الإثنان من مشجعي صف المخدرات |
Bana Allison'u getirdiğin gece onun içindeki can dışarı çıkmak umutsuzca çırpınıyordu. | Open Subtitles | ،الليلة التي احضرت اليسون الي كانت الحياة بداخلها تحاول الخروج بشكل مستميت |