O güçle çok eğlenebilirdik. Bilemiyorum. Biraz utanıyordum çünkü pek de iyi şeyler yapmadım. | Open Subtitles | يمكننا ان نستمتع كثيرا بذلك لا اعرف،انا محرجة فقط لأني لم افعل العديد من الاشياء الجيدة |
Çünkü param olmadığı için utanıyordum. Babanın nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. | Open Subtitles | لأنّي كنت محرجة من كوني مفلسة وأجهل مكان أبيك |
Barda bir şey söylemek istedim, ama yaptıklarımdan çok utanıyordum. | Open Subtitles | اريد ان اقول شيئاً للحانات لكن اشعر بالخجل لما فعلت |
Aslına bakarsan, bu davayı açmayacaktım. Çok utanıyordum. | Open Subtitles | يتوجب علي القول بأنني لم أكن لأرفع هذه القضية لقد كنت محرجاً |
Ama yaptığım ve olduğum şeylerden o kadar utanıyordum ki. | Open Subtitles | لكنّي كنت خجلة جدًّا من الأفعال التي أثمتَها ومما صرتُ عليه. |
Ama kendimden utanıyordum. | Open Subtitles | لكنني خجلت كثيراً |
utanıyordum. | Open Subtitles | أنا كنت خجلان,خائف أنا كنت,خائف |
Sonra farkına vardım ki... Gey olduğumu itiraf etme düşüncesinden nefret etmiyordum. Çünkü utanıyordum. | Open Subtitles | وهذا عندما أدركتُ عدم بغضي فكرة الإعتراف بأنّي شاذ لأنّني كنتُ أشعر بالخزي |
Dün yaram o kadar da acımamıştı. Yaram olduğu için utanıyordum açıkçası. | Open Subtitles | لم يكن جرحي يؤلمني يوم أمس، كنت محرجة فحسب من أني أحظى بجرح |
İnsanlar sürekli gözlerini dikmiş bakıyorlardı, ben de sırt ve bacak askılarımı giymekten utanıyordum ve her zaman tavuk bacaklarımı pantolonumla saklıyordum. | TED | كان الناس يحدّقون بي طوال الوقت، وكنت محرجة من ارتداء تقويم للظهر وتقويم للساقين، وكنت دوماً أخبئ ساقي النحيلتين تحت سروالي. |
İnsanları boyamak istediğimde ise, onlara günlerimi, bodrum katındaki stüdyomda tost üzerine boya yapmakla geçirdiğimi göstermekten biraz utanıyordum. | TED | لكن إذا أردت أن أرسم على الأشخاص، حسنا، كنت قليلا محرجة لأحضر الناس في الاستوديو الخاص بي وأبين لهم أني قضيت أيامي في الطابق السفلي أضع الطلاء على نخب. |
Kontrol edemiyordum, bunun niçin olduğunu da anlamıyordum, bundan bir hayli utanıyordum da. | TED | لم يكُن بمقدوري التحكم به، ولم أكن أفهم سبب ما يحدث، وكنت أشعر بالخجل الشديد منه. |
Ama gözlerini indiren ciddi ve saf bir kıza rastlayınca... utanıyordum. | Open Subtitles | ولكن إذا كانت فتاة محترمة وصرفَت النظر، أشعر بالخجل |
Başka birini oynamaktan, başkasının duygularını taklit etmekten utanıyordum. | Open Subtitles | صرت أشعر بالخجل من انتحال شخصيات الآخرين و تجسيد عواطفهم |
Öyle söyledim çünkü o zombi oyunlarını hiç oynamak istemediğim için utanıyordum. | Open Subtitles | قلت ذلك فقط لأنني كنت محرجاً من أنني لم أرد لعب لعبة الزومبي تلك |
Öyle söyledim çünkü o zombi oyunlarını hiç oynamak istemediğim için utanıyordum. | Open Subtitles | قلت ذلك فقط لأنني كنت محرجاً من أنني لم أرد لعب لعبة الزومبي تلك |
Çünkü ailem olmadığı yalanını söyledim. Çünkü onlardan utanıyordum. | Open Subtitles | عن وجود عائلة لي لأني كنت محرجاً منهم |
Ben sadece içine ettiğim geçmişimden utanıyordum. | Open Subtitles | هو فقط كوني خجلة من ماضي التعيس |
Onlara söylemeye utanıyordum | Open Subtitles | كنت خجلة جدا لأخبرهم |
Evet utanıyordum. | Open Subtitles | أجل، خجلت |
Çünkü utanıyordum. | Open Subtitles | لأنني خجلت |
Gösteride korkup kaçtığım için o kadar utanıyordum ki, önüme ilk çıkan kavgaya girdim. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ لذا خجلان مِنْ chickeningي خارج في الإجتماعِ بأنّني مَسكتُ في المعركةِ الأولى الذي جاءَ طريقَي. |
Oğluma her baktığımda, ona hissettiğim öfkeden utanıyordum. | Open Subtitles | أنا انظر الى طفلي وأشعر بالخزي للغضب الذي شعرتُ به تجاهه |
Kameraya çekilmek istemiyordum. Çünkü utanıyordum. | Open Subtitles | لم أُريد أن تلتقطني الكاميرا, لأني كنت خجل. |
Hatta, size ne kadar minnettar olduğumu söylemeye bile utanıyordum. | Open Subtitles | كنت خجولة جداً حتي لإخباركم كم أنا ممتنة |