Petrol, uygarlık abidesinin her döneminde vardır ve uygarlığın da temelidir. | Open Subtitles | النفط هو الأساس لصرح الحضارة الأنسانية الذي إستمر معها خطوة بخطوة. |
İşte bu Çin, bir uygarlık devleti, bir ulus-devlet değil. | TED | حسناً .. هذه هي الصين .. دولة الحضارة بدلاً من الدولة القومية |
Çin ise aynı zaman zarfında tamamen zıt yönde ilerledi, bu devasa uygarlığı, uygarlık devletini zorlukla bir arada tutarak. | TED | والصين في هذه الفترة حصل لها العكس تماماً محاولة الامساك والحفاظ على هذه الحضارة الكبيرة بالتوازي مع مفهوم الدولة |
Toprak Krallığı sınırları içinde, pek çok kayıp uygarlık buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت حضارات ضائعة في جميع أنحاء مملكة الأرض |
Gecenin perdesi kalkmak ve uygarlık tarihinin oynandığı sahneyi gözler önüne sermek üzere. | Open Subtitles | ستائر الليل على وشك الإرتفاع ويزاح الستار عن أعظم حضاره فى التاريخ |
Bunun nedeni, bence, yine esasında uygarlık devletine dayanıyor. | TED | السبب هو اعتقد .. بصورة اساسية انه بالعودة الى دولة الحضارة |
Babası, bu boğalardan yola çıkarak oğluna buradaki uygarlık ve eserleriyle ilgili hikayeler anlatırdı. | TED | والأب كان يستعمل تلك الثيران ليخبر الطفل قصصا حول تلك الحضارة وأعمالها. |
Dövme stilleri değişip dursa ve anlamları kültürden kültüre farklılık gösterse de, uygulamanın kendisi uygarlık kadar eskidir. | TED | لكن بينما تتغير صيحات الوشم وتنوعت معانيه بشكل كبير بين الحضارات إلا أن هذه الممارسة قديمة قدم الحضارة نفسها. |
Sevgi olan dünyada uygarlık başka parlıyor, bence çoktan fazla bir şekilde kurcalanmış. | TED | إنه يضيء العالم الذي أعتقد أن الحضارة قد عبثت به كثيراً. |
San Francisco, Kaliforniya çölünde bir uygarlık vahası. | Open Subtitles | سان فرانسيسكو، واحة الحضارة في صحراء كاليفورنيا. |
uygarlık tarihi boyunca onlar doğanın yanında kaldılar. | Open Subtitles | لأنها دائما قريبة للطبيعة، غزو الطبيعة بعد قرون من الحضارة. |
Bugün uygarlık beyaz adama ait ve onu kullanmayı öğrenmelisin. | Open Subtitles | اليوم الحضارة تنتمي الى الرجل الابيض ويجب عليك ان تتعلم كيفية استخدامها |
Avrupa ve Doğu Amerika'da kibar bir uygarlık yaşanıyordu. | Open Subtitles | الحضارة النبيلة جاءتْ إلى إنجلترا، القارة والولايات المتّحدة الشرقية. |
uygarlık kendi kendini yok etmeye çalıştı. Kent yozlaşıp tam bir korku bölgesine dönüştü. | Open Subtitles | حاولت الحضارة تدمير نفسها تحولّت المدينة إلى منطقة رعب تامّ |
uygarlık adına lanet adaletin dağıtılmaktan vazgeçildiği zaman. | Open Subtitles | عندما توقفوا عن الاهتمام حول القانون, حول الحضارة |
uygarlık, teşkilatlanma anlamına geliyordu ve Osmanlılar kontrolleri altındaki geniş toprakların yönetimini düzene koydular. | Open Subtitles | الحضارة كانت تعنى النظام والعثمانيون كانوا قد قرروا تدبير أمور الإقليم الضخم الذى يسيطرون عليه |
Belki ilerde bir gün uygarlık bütün bu ağaçları kesecek ve doğayı yok edecek. | Open Subtitles | نعم، حَسناً، ربما يوم واحد الحضارة سَتُقلّلُ كُلّ تلك الأشجارِ |
Her sabah babam bize Rum halkının tarihte ne kadar büyük bir uygarlık oldukları hakkında ders verirdi. | Open Subtitles | اخى نيك كان فى الحادية عشر كل صباح كان ابي يحاضرنا فى تاريخ اسلافنا الحضارة العظيمة ، اليونانيين |
Burası daha çok geçmişte kalmış ve inanılmaz derecede güçlü bir uygarlık anısına dikilen bir anıt. | Open Subtitles | هذا أشبه بتمثال لحضارة قوية جداً وزائلة منذ وقت طويل |
uygarlık olarak ilerlememiz havaya bağlı haraket etmek için fosil yakıtlara bağımlıyız | Open Subtitles | إن تقدمنا كحضارة يعتمد على ما إذا كنا قادرون على التحرك إلى ما بعد إعتمادنا على وقود الحفريات |
Pek geçit yapıcılarının sahip olacağını düşündüğüm gibi bir uygarlık değil. | Open Subtitles | ليس ما تصورته تماماً عندما تصورت حضارة بناة البوابة |
...hem de uygarlık tarihinden bu güne kadar. | Open Subtitles | كما يجب أن تكون بعيدا عن المدنية والحضارة |
Roma İmparatorluğu kadar güçlü ve büyük bir uygarlık yoktu. | Open Subtitles | لم تكن ثمة حضارة في ضخامة أو قوة الامبراطورية الرومانية |