Güneydoğu uyuşturucunun büyük bir kısmı, büyük patron Chaybat'ın elinde. | Open Subtitles | حسنا معظم توزيع المخدرات ياتي من ملك الخدرات السيد شايبت |
Ve sanırım ona uyuşturucunun tehlikeleriyle ilgili sıkı bir uyarı vermek üzereyim. | Open Subtitles | كما أعتقد أني بصدد ارسال تحذير صارم إليه، من مخاطر ادمان المخدرات. |
Bir sürü uyuşturucunun etkisindeydik ama o fetüs hiç kutsal görünmüyordu. | Open Subtitles | وكنا منتشيان للغاية من المخدرات لكنّ ذلك الجنين بدا غير متجانس |
LaFleur, uyuşturucunun 3 saat sonra San Diego'da olmasını bekliyor. | Open Subtitles | يتوقّع لافليور هذه المخدّرات أن يكون في سان دياغو في ثلاث ساعات. |
Aşçıyla gazetede okuduğumuza göre beyefendi uyuşturucunun dozunda hata yapmış ve kendini vurmuş. | Open Subtitles | سأكون الطاهية التي تكتب الصحف عن سيدها الذي ارتكب خطأ في المخدر وأطلق النار على نفسه |
uyuşturucunun etkilerini ortadan kaldıracak bir antitoksin vermeye başlıyoruz. | Open Subtitles | سنبدأ بروتوكولا مضادا .من شانه إبطال مفعول العقار |
Eğer çocuk felcini geçirebildiysem herhangi bir uyuşturucunun da etkisini geçirebilirdim. | Open Subtitles | إن كان يمكنني التغلب على الشلل فسيمكنني وقتها التغلب على تأثير أي مخدر |
Diğerindeyse, vahşetin, uyuşturucunun ve dışlanmanın trajik bir şekilde iz bıraktığı hayatların ağına düşmüştüm. | TED | وفي الاّخر,كنت محصورة في حياة غير مستقرة خائفة من العنف بشكل مأساوي المخدرات,سوء المُعاملة,والعزلة |
Kendimizi ifade etmemize yardım eder ve alkol ve uyuşturucunun yardımı olmadan mutlu olmamızı sağlar. | TED | يساعدنا أن نعبر عن أنفسنا و أن نكون سعداء بدون مساعدة الكحول أو المخدرات. |
yasallaştırmalıyız. Fakat sizi heyecanlandırmadan önce hemen şunu ekleyeyim: uyuşturucunun tamaman serbestleştirilmesini kastetmiyorum. | TED | ولكن قبل ان أجعلكم تفرحون جدا، فأنا هنا لا أعني بأن المخدرات يجب أن تتوفر بشكل مجاني للجميع. |
Bazıları uyuşturucudan öldü, bazıları uyuşturucunun yardımı olmadan öldü. | TED | بعضهم قُتِل، والبعض نجح في ذلك دون عونٍ من المخدرات. |
uyuşturucunun kendisine de ot, çay, boo denir. | Open Subtitles | العود، الصرصور، الوصلة أما المخدرات نفسها فتعرف بـ القدر الشاي، البو |
Ya uyuşturucunun yerini söyleyip bize zaman kazandırırsınız,.. | Open Subtitles | إمّا أن تخبرينا عن مكان المخدرات وتنقذين نفسكِ من هذه الورطة |
Sonra uyuşturucunun etkisi geçmeden, sekiz saatlik mesafe dahilinde olduğunu umduğumuz bir sonraki durağa gidiyorduk. | Open Subtitles | وبعدها نذهب إلى المستودع التالي والذي وصلنا إليه قبل 8 ساعات من زوال تأثير المخدرات |
uyuşturucunun içinde mi olduğunu söylüyorsun? | Open Subtitles | و أنت تقول أن المخدرات مخبأة فى علب السرطان |
uyuşturucunun nasıl içeri girdiğini bulmamız lazım. | Open Subtitles | نريد معرفة الطريقة التي تدخل بها المخدرات |
uyuşturucunun kanlı hikayesini. | Open Subtitles | يريدون رؤية المظهر الدموي لمشكلة المخدرات |
Kullandığı uyuşturucunun, tanıdığı herkesin zihnine girmesini sağladığına inanıyordu. | Open Subtitles | وه، إعتقد الذي المخدّرات أخذه داخل العقول اللاشعورية |
Savaş devam ettikçe uyuşturucunun önemi gittikçe azalacak gibi. | Open Subtitles | مع إستمرار الحرب ، قضايا المخدّرات تقل قيمتها أكثر فأكثر |
Uyuşturucu altındasın. Bu sadece uyuşturucunun etkisi, tamam mı? | Open Subtitles | إنه فقط المخدر إنه تأثير المخدر، هل فهمت؟ |
uyuşturucunun arkadaşlarını öldürüp, seni neden öldürmediğini anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | انا أحاول أن أفهم لم قتل العقار أصدقائك و لم يقتلك هل تناولوا أكثر منك بكثير؟ |
Üç kişinin intiharına sebep olan bir uyuşturucunun sistemimde olmasından rahatsızlık duyuyorum. | Open Subtitles | أنا لا أحب فكرة وجود مخدر في جسدي الذي سبب ثلاث حالات إنتحارية |
Bize gece vardiyasında bebeklerin içindeki uyuşturucunun boşaltılıp nasıl teslimata hazır hale getirildiğini anlattı. | Open Subtitles | أخبرنا كيف كانوا يقومون أثناء مناوبة الليل بإزالة الممنوعات من الدمى قبل إعادتهم إلى المخزن. |
Laboratuvar sonuçları Bormanis'in hazırladığı uyuşturucunun bir tür süper amfetamin olduğunu ortaya çıkardı. | Open Subtitles | شوّفت إختبارات المختبر التي المخدّر الذي بورمانيس كان يبتدع |