| Gece göğünde yaptığı incelemeler uzaktaki tüm galaksilerin Dünya'dan uzaklaştığını gösterdi. | TED | فلقد سجل أثناء مشاهداته للسماء ليلاً أن جميع المجرات البعيدة عنا تنحسر أو تبتعد عن كوكب الأرض. |
| Buldukları şey, bu galaksilerin büyük çoğunluğunun saatte milyonlarca kilometre gibi muazzam hızlarla uzaklaştığını gösteriyordu. | Open Subtitles | اكتشفوا أن الغالبية العظمى من المجرات تبتعد عنا و أن بعضها يبتعد بسرعات تزيد عن مليون ونصف كيلو متر في الساعة |
| Şuradaki kadın beyaz bir minibüsün kaldırımın kenarından hızla uzaklaştığını söyledi. | Open Subtitles | امرأة هناك رأت شاحنة بيضاء تبتعد عن الرصيف هنا بجنون |
| Daireyi ayarlar, göğsünüze koyup gezegene doğru tutarsanız ne hızda yaklaştığını, son olarak da ne hızda uzaklaştığını göreceksiniz. | Open Subtitles | بتعديل الجهاز وتوجيهه من صدرك صوب الكوكب، سيوضح لك سرعة اقتراب الكوكب وسرعة تراجعه في النهاية. |
| Daireyi ayarlar, göğsünüze koyup gezegene doğru tutarsanız ne hızda yaklaştığını, son olarak da ne hızda uzaklaştığını göreceksiniz. | Open Subtitles | بتعديل الجهاز وتوجيهه من صدرك صوب الكوكب، سيوضح لك سرعة اقتراب الكوكب وسرعة تراجعه في النهاية. |
| Seni sevip de neden uzaklaştığını bilememek nasıldır bilirim. | Open Subtitles | أعـرف شعـور الوقـوع في غرامـك و عـدم معرفـة لمـا تبتعدين بنفسـك |
| Gerçek şu ki Drake, hani aynı üniformayı giyerken ölen, bu arada seni kızı gibi seven, rüyalarından hızla uzaklaştığını görseydi mahvolurdu. | Open Subtitles | ،(الحقيقة أن (دريك ،مَن مات مرتدياً نفس هذا الزي ،مَن أحبكِ كابنته، بالمناسبة سيتدمر إذا رآكِ تبتعدين عن أحلامكِ |
| Ve gittikçe daha fazla uzaklaştığını hissediyorum. | Open Subtitles | و أشعر أنها تبتعد عني أكثر من ذي قبل |
| Ayak seslerinin gittikçe uzaklaştığını anlayabilirsin. | Open Subtitles | يمكنكِ سماع خطواته تبتعد شيئاً فشيئاً |
| Miranda yavaş yavaş eski hayatından uzaklaştığını farketti. | Open Subtitles | وجدت (ميراندا) نفسها تبتعد تدريجياً عن حياتها السابقة |
| Komşulardan biri Aston Martin'in uzaklaştığını görmüş. | Open Subtitles | رأى أحد الجيران "استون مارتن" تبتعد |
| Hayır, sadece uzaklaştığını gördüm. | Open Subtitles | - كلاّ , بل شاهدتها و هي تبتعد - |
| Hubble evrendeki her galaksinin bizden uzaklaştığını anladı. | Open Subtitles | استنتج (هابل) أن كل مجرة بالكون هي تبتعد عنا |
| Benden uzaklaştığını hissedebiliyordum. | Open Subtitles | ولكني شعرت بأنها تبتعد عني |
| Benden uzaklaştığını hissediyorum. | Open Subtitles | اشعر كما لو انها بدأت تبتعد |
| Ben senin gittikçe benden uzaklaştığını düşünmüyorum. | Open Subtitles | -ألم أراكِ تبتعدين عني أيضا ؟ |