Amy Shepherd çok uzaktaydı ama Jessica Hall yaşıyordu ve kan kaybediyordu. | Open Subtitles | ايمي شيبرد كانت بعيدة جدا لكن جيسيكا هول كانت حية و تنزف |
En yakın sağlık hizmeti millerce uzaktaydı. | TED | إن أقرب رعاية صحية كانت بعيدة بأميال على نحو مميت. |
Yönetimin politikaları, Sankara’nın teklif ettiği köklü değişikliklerden çok uzaktaydı fakat 1981’de Sankara’nın popülerliği Ouédraogo’nun hükûmetinde kendisine bir rol kazandırarak galip geldi. | TED | هذه القِيادة بعيدة كُلَّ البعد عن الإصلاحات الشاملة التي اقترحها سانكرا، لكن، بحلول عام 1981، فازت شعبية سانكارا، وحظي بمنصب في حكومة ودراقو. |
Peki onu gördüğünde limuzin ne kadar uzaktaydı? | Open Subtitles | حسناً كم تبعد من السيارة عندما آخر مرة رأيتها ؟ |
Aslında o tarla karavandan yarım km uzaktaydı. | Open Subtitles | تلك الحديقة كانت تبعد ربع ميل عن الحافلة |
Aletim suratından birkaç santim uzaktaydı mutlaka. | Open Subtitles | اسمعي , قضيبي ربما بعيد عن وجهه قيد انمله |
"Kalbimin haberi yoktu." "Ama karşılaşmanın kaderimizde olduğunu hissettim." Bu yolculuk sanki kilometrelerce uzaktaydı. | Open Subtitles | القلب كَانَ غافلَ نحن كُنّا بعيدين عن بعضنا أميالاَ |
Kahvecide uzaktaydı ama bu kadar yakından görünce... | Open Subtitles | لقد كانت بعيدة جداً فى المقهى لكن عندما رأيتها من قريب . . الآن |
Evden uzaktaydı. Bu tarz karmaşalara alışık değil. Tamam. | Open Subtitles | إنها بعيدة عن منزلها وليست معتادة على كل هذه الفوضى |
Kameralar fazla uzaktaydı, teknik ekip dudak okuyamadı. | Open Subtitles | كانت الكاميرا بعيدة جداً، لذا لمْ يتمكّن الفريق التقني من قراءة شفاههم. |
"Bu icraat, hâlâ onlardan daha uzaktaydı en uzaktaki yıldızlardan da." | Open Subtitles | هذه الأعمال ما زلت بعيدة عنهم مثل بعد النجوم |
Tek bir kara parçası olduğu için toprakların çoğu denizden uzaktaydı. | Open Subtitles | يابسة عملاقة تعني أن معظم اليابسة كانت بعيدة عن البحر |
Kırsal bölgelerde savaş sanki uzaktaydı. | Open Subtitles | لكن في أعماق الريف الحرب كانت تبدو بعيدة جداَ |
Pekâlâ, son baktığımda Çin bayağı uzaktaydı. | Open Subtitles | ،حسنا، في آخرة مرة تحققت الصين بعيدة قليلا |
Roku'nun Adası 100 mil uzaktaydı. | Open Subtitles | جزيرة روكو كانت بعيدة بمئات الأميال |
Havaalanı bulunan en yakın ada, 100 km uzaktaydı. | Open Subtitles | تبعد أقرب جزيرة يوجد بها مطار 27 ميلاً |
Ticaret merkezi ne kadar uzaktaydı? | Open Subtitles | كم كانت تبعد المنطقة التجارية ؟ |
Chelmno, Grabow'dan yalnızca on dokuz kilometre uzaktaydı. | Open Subtitles | تبعد خليمنو 12 ميل من غرابو |
Babam bir et fabrikasında çalşıyordu. Şehirden yaklaşık 30 km uzaktaydı. | Open Subtitles | و أبي عمل في مكان توضيب لحم بعيد عن البلدة مسافة عشرين ميل |
Suçlu iadesinin yapılmadığı bir adada gözlerden uzaktaydı. | Open Subtitles | على جزيرة ، بعيد عن المراقبة وجزيرة لا لديها اتفاقية تبديل مطلوبين |
Patlama alanından neredeyse bir blok uzaktaydı. | Open Subtitles | لقد كنا بعيدين عن المكان بشارع |
İsveç'teki arkadaşları çok uzaktaydı. | Open Subtitles | أصدقائها بالسويد كانوا بعيدين جداً |
Tüm o süre boyunca benden beş adım uzaktaydı. | Open Subtitles | كان على بعد خمسة أقدام طوال الوقت |
Belki vücudu o köprü üzerindeydi ama aklı, dikkati binlerce kilometre uzaktaydı. | TED | وبينما كان جسده على هذا الجسر، كان عقله وانتباهه على بعد آلاف الأميال. |