Senin şöhret hevesinden doğan vakitsiz bir hücuma müsamaha edemem. | Open Subtitles | لا أسامح أتهام سابق لأوانه ولدت من حرصك للمجد |
Ben, bu dünyayı içten içe kemirenlere saldırmak için istekli biriydi bu yüzden vakitsiz bir işe girişti onaylanmamış bir işe. | Open Subtitles | بن ارد ان يضرب كل البطء والاختناق في هذا العالم وهكذا فعل شيء سابق لأوانه شيء غير مصرح به |
Bu noktada onları dahil etmek vakitsiz olur. | Open Subtitles | توريطهم فى هذه المرحلة سيكون سابق لأوانه |
Asıl önemli olan Lily'nin telefonunun vakitsiz ölümünden hemen sonra olanlardı. | Open Subtitles | المهمّ هو ما حدث بعد الموت السابق لأوانه لهاتف (ليلي) |
- Sonra da Peder Bic'i vakitsiz ölümüne uğurlayacağız. | Open Subtitles | (و بعدها، سنأخذ القديس (بيك الى حادث وفاته السابق لأوانه |
Fakat bu tuhaf ve yaşlı adamın hikâyesini bölen bu vakitsiz ara beni şu ifadedeki duruma soktu: | Open Subtitles | ومع ذلك، هذه الإستراحة السابقة لأوانها في قصة السيد العجوز المثير للفضول، تركتنيكمايقولالمثل.. |
Böylece İmparator Üçüncü Napolyon'un vakitsiz ölümüyle ardında yaslı bir ulus ve bir oğul bıraktı. | Open Subtitles | الامبراطور يلتقي بنهايتة السابقة لأوانها, يترك خلفة شعب فجع, وطفل ايضاً, سيتوج باليوم التالي بـ "نابليون الرابع", |
Bu buluşmanın çok vakitsiz olduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | لقد قلت لك ذلك، هذا الاجتماع سابق لأوانه |
Umarım vakitsiz gelmemişimdir. | Open Subtitles | أتمنى أن لا يكون سابق لأوانه أليس كذلك؟ |
vakitsiz. | Open Subtitles | هذا سابق لأوانه |
Az da olsa vakitsiz oldu, sence de öyle değil mi? | Open Subtitles | -الأمر سابق لأوانه ، ألا تعتقد هذا؟ |