Ama fabrikaya geri gittiğimde, 3. katın var olmadığını söylediler. | Open Subtitles | لكن عندما عدت للمصنع، أخبروني أن الطابق الثالث غير موجود |
Yani mutlu rolü yapabilir senin var olmadığını hayal edebilirim. | Open Subtitles | اذا, يمكنني أن أتظاهر بأني سعيدة وأتظاهر بأنك غير موجود |
Bütün bu güvenliği geçip kendi tanıdıklarının bile var olmadığını söylediği mahkum bi adamın yanına gelmeyecektir. | Open Subtitles | ويذهب للسجن ليجد شخصا رجاله هو يدعون أنه غير موجود |
Ama öyle bir şirketin hiç var olmadığını düşünüyorum. - Max'a bunun peşinde olduğumu söyle. | Open Subtitles | إستناداً إلى بطاقة عملها في الشركه أستطيع أن أقول بأنها غير موجودة |
Savunma şişenin hiç var olmadığını öne sürüyor ama ya aksini ispat edebilecek, şişenin varlığından haberdar bir tanık çağırırsan? | Open Subtitles | حسناً ، المدعي يقول ان القنينة غير موجودة ولكن ماذا لو دعوت شاهد اخر اضافي ويعلم انها موجودة؟ |
Son görüşmemde sergi idarecisi gibi bir işin artık var olmadığını öğrendim. | Open Subtitles | لقد أُخبِرت للتو في مقابلة أنّ عمل الأمين لم يعد له وجود |
Herkesin var olmadığını söylediği proje aslında var. | Open Subtitles | المشروع الذى قالوا أنه غير موجود ، موجود |
Evet yoldaş, uzayda Tanrı'yı gördüm, ve benden aslında var olmadığını size söylememi istedi." | Open Subtitles | رأيت الرب في الفضاء وقال لي أن أقول لك انه غير موجود |
Muhtemelen, var olmadığını söylediğiniz kanıtla bir yerlerdedir. | Open Subtitles | على الأرجح بمكانٍ ما مع الدليل الذي ما فتِئتُم تقولون أنّه غير موجود |
Şimdi, burada oturup da siz akıl hastalarının var olmadığını bildiğim bir Tanrı hakkındaki konuşmalarınızı dinlemek zorunda değilim. | Open Subtitles | الآن لايجب عليّ الجلوس للاستماع لكم ايها المرضى العقليين تتكلمون عن وجود الرب بينما أعلم انه غير موجود |
Yani ya birisi senin var olmadığını söylese ve sen de adam bunu söylerken orada oturuyor olsan? | Open Subtitles | لدرجة أن الأمر لا يضايقه كثيراً الأن ما اعنيه هو ماذا إذا قال شخص بأنك غير موجود |
Hepimizin var olmadığını bildiği bir yere gidiyormuşsun gibi yapma. | Open Subtitles | فافعل ذلك مباشرة لا ان تتظاهر بأنك ذاهب الى مكان نعلم جميعا انه غير موجود |
Hepimizin var olmadığını bildiği bir yere gidiyormuşsun gibi yapma. | Open Subtitles | فافعل ذلك مباشرة لا ان تتظاهر بأنك ذاهب الى مكان نعلم جميعا انه غير موجود |
Ama şimdi Leonard var olmadığını kanıtlayınca dünyadaki her şeyden çok istiyorum. | Open Subtitles | لكن الآن بعد أن جعله لينورد غير موجود أريده أكثر من أي شيء آخر في العالم |
Massive Dynamic kara laboratuvarlarının var olmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | ''اعتقدتُ أنّ مختبرات ''ماسيف دايناميك السرّيّة غير موجودة. |
Toplumumuzu yansıtan birçok sanat eseri aracılığıyla anladım ki küçük siyahi bir kız çocuğu, görünmediğini, belki de var olmadığını hissederek büyüyebilir. | TED | ولكن من خلال مختلف الأعمال الفنية التي تنعكس علي مجتمعنا، جئت لأفهم كيف يمكن لفتاة سوداء أن تكبر مع شعور انها لاتري، وربما أنها غير موجودة. |
Sana kızının hiç var olmadığını, onu uydurduğunu söylesem ne olurdu? | Open Subtitles | ماذا لو قلت لك أن ابنتك غير موجودة |
Bildiğiniz gibi, birçok kişinin var olmadığını söylediği Büyük Kütüphane'ye bir baskın düzenlemiştim. | Open Subtitles | كما تعلم , لقد قمنا بالعثور على المكتبة العظيمة, - و التي قالوا بأنها غير موجودة! |
Modern fizikte, zamanın gerçekten var olmadığını saptamak için büyük bir hareket var, çünkü verilerle çok uygun değil. | TED | هناك حركة كبيرة في الفيزياء الحديثة للحسم أن الوقت ليس له وجود حقاً, لأنه غير مناسب لأن يكون له بنية, |
İnsanlar var olmadığını düşünüyorlardı, ve ortadan kayboldu. | Open Subtitles | إنه الغبار الذهبي يظن الناس بأنه لم يكن موجوداً و بالتالي فإنه قد اندثر ولكنه كان موجوداً بالفعل |
Kendisi savunmanın hiç var olmadığını iddia ettiği benzen şişesinin görgü tanığıdır. | Open Subtitles | لقد راى قنينة البينزين بعينه التي يدعي المدعي عليه انه لا وجود لها |