Birkaç çalışanım var sadece ve sen onlardan biri değilsin. | Open Subtitles | أنا فقط لدي القليل من الموظفين وأنت لست منهم |
Sizin için küçük bir sorum var sadece. | Open Subtitles | أنا فقط لدي سؤال صغير لك |
Kanun yok. Bizim gibi, kurtulanlardan oluşan gruplar var sadece. | Open Subtitles | لا يوجد قانون لا يوجد سوى جماعات من الناجين مثلنا |
Virüsün insan bedeniyle uyum sağlayabildiği belli başlı birkaç yol var sadece. | Open Subtitles | لا يوجد سوى عدد محدود من الطرق الفيروس يمكن أن تتكيف ليدرك مستجيبات البشرية. |
Elinde hiçbir şeyi kanıtlamayan sessiz bir film var sadece. | Open Subtitles | كل ما لديك هو فيلم صامت، لا يثبت على شيء |
Orada bir halk var sadece yönetimsel hatalar ya da bürokratik aksilikler yok. | Open Subtitles | يوجد مجتمع هناك ليس مجرد سجل من الخلط الإداري والعبث البيروقراطي |
- Kamerasında sorun var sadece. | Open Subtitles | الشيئ الوحيد المعطل هو كاميرا الكمبيوتر |
Bin dolarım var sadece. | Open Subtitles | لا أملك سوى ألف فقط |
Salak bir iş görüşmem var sadece. | Open Subtitles | فقط لدي مقابلة عمل تافهة |
Ne kadar düşünsem de aklıma gelen bir avuç isim var sadece. | Open Subtitles | (شيري) كلما فكرتُ بالأمر لا يوجد سوى عدد قليل من الأسماء التي اتذكرها |
Tek satır var sadece. | Open Subtitles | البقيه، لا يوجد سوى سطر واحد |
Elinde çalıntı eşya satan birinden satın aldığım elmaslar var sadece. | Open Subtitles | كل ما لديك هو بعض الالماس الذي إشتريته من الخارج على العكس |
Elinizde kirli bir polisin yalanları var sadece. | Open Subtitles | كلّ ما لديك هو أكاذيب من شرطيّ قذر. |
Orada yaşayanlar var sadece yönetim hataları veya bürokratik aksilikler yok. | Open Subtitles | يوجد لجنة هنا ليس مجرد سجل من الأخطاء الإدارة |
- Kamerasında sorun var sadece. | Open Subtitles | الشيئ الوحيد المعطل هو كاميرا الكمبيوتر |
18 dolarım var sadece. | Open Subtitles | و لا أملك سوى 18 دولاراً |
- Francis'in Henry'i öldürdüğünü gösteren kanıt olarak sözün var sadece. - Evet. | Open Subtitles | لا أملك سوى كلمتك أن (فرانسيس) قتل هنري |