karanlık ve ışık yüzünden oluyor. Edward Hopper ışık ve karanlık | TED | بسبب الظلام والنور. كان إدوارد هوبر كان مبدعاً حقيقياً |
Umarım biraz sevgi ve ışık dönüşümü yaşamışsınızdır. | Open Subtitles | آمل أن شهدتم بعضاً من تحولات الحب والنور |
ve ışık, onu kollarına alarak mutluluğa ulaştırdı. | Open Subtitles | ومأخوذة بالضوء الذي في ذراعيها بعد انتظار حبيبتي أخيراً |
ve ışık, onu kollarına alarak mutluluğa ulaştırdı. Ben elbetteki, | Open Subtitles | ومأخوذة بالضوء الذي في ذراعيها بعد انتظار حبيبتي أخيراً |
Ve dedi ki patlama öyle gürültülü ve ışık o kadar yoğunmuş ki o gözlerini korumak için yüzünü elleriyle kapatmak zorunda kalmış. | TED | و قال ان الانفجار كان مدويا و الضوء كان كثيفا جدا، حتى انه كان عليه في الواقع وضع يديه امام وجه لحماية عينيه. |
Ses ve ışık dalgalarının frekans aralığında ki değişimde meydana gelen cismin size yaklaşması veya uzaklaşması durumunda oluşan etkileri benzerdir. | Open Subtitles | ، تمامًا مثل الموجات الصوتية تبدي موجات الضوء تغيرًا في التردد كلما تحرك الجسم الذي يبعثها مقتربًا منك أو مبتعدًا عنك |
Vaat edilen manzara ve ışık nadiren gerçekle örtüşüyor. | Open Subtitles | المنظر الموعود والإضاءة نادراً ما تتوافق مع الواقع |
Yetmiş yaşındayken de... Yalnızca gerçeklik ve ışık vardır. | Open Subtitles | ... ولا وأنت فى السبعين من عمرك يوجد فقط حقيقة ونور |
Orasını lüks ve ışık içinde parıldayan şatafatlı galaktik koridorlarımıza benzetemezsiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك مقارنتها بممرات مجرتنا الرائعة كل البريق مع الفاخمة والضوء |
Gökyüzündeki mehtabı ve ışık saçan tüm yıldızları. | Open Subtitles | القمر في عمق السماء والنجوم في تألقها ماذا أيضاًً ؟ |
Ben şimdi ışığa doğru yürüyen bir adamım ve ışık da bana el sallıyor. | Open Subtitles | انا رجل سرت الآن في الطريق النور والنور يرشدني الآن |
Karanlık ve ışık, ikisi de senin için aynı. | Open Subtitles | الظلام والنور بالنسبة لك كلاهما متشابه |
Sıcaklık ve ışık getirir ve dokunduğu ne varsa yok eder. | Open Subtitles | "تبعث الدفء والنور". "وتدمر كل من يلامسها". |
Gerçek ve ışık. | Open Subtitles | الحقيقة والنور ؟ |
ve ışık, onu kollarına alarak mutluluğa ulaştırdı. | Open Subtitles | ومأخوذة بالضوء الذي في ذراعيها بعد انتظار حبيبتي أخيراً |
ve ışık, onu kollarına alarak mutluluğa ulaştırdı. | Open Subtitles | ومأخوذة بالضوء الذي في ذراعيها بعد انتظار حبيبتي أخيراً |
Kubbenin üstünde bir delik var ve ışık santralin kırık çatısından sızıyor. | Open Subtitles | يوجد ثقب في القبة و الضوء يسطع من خلال السقف المحطم للمفاعل |
Bu ışık, ve ışık milyonlarca yıldır var olagelmekte. | TED | انه الضوء والضوء ظل موجودا لعدة ملايين من السنين |
Bahsedilen bu mesafeyi ve ışık miktarını bilmemiz önemlidir. Çünkü bu durum sizin veya benim bir kamp ateşinin etrafında oturmamız gibidir. Ateşe, sizi yeterince ısıtacak ancak sizi yakmayacak bir mesafede olmak istersiniz. | TED | وتلك المسافة ومعرفة مقدار الضوء ذاك مهم، لأنه يشبه نوعا ما جلوسي أو جلوسك حول نار المخيم. تريد أن تكون قريبا بما فيه الكفاية للنار حتى تتدفأ، لكن ليس قريبا جدا بحيث تتحمص وتحترق. |
Kurgu ve ışık konusunda. | Open Subtitles | بالنسبة للتنسيق والإضاءة |
bana su ve ışık verebilir. | Open Subtitles | يمنحنى الكثير من الماء ونور الشمس |
YıIdızlar milyarlarca yıI boyunca muazzam miktarda ısı ve ışık üretirler. | Open Subtitles | تُصدر النجوم كمياتٍ ضخمة من الحرارة والضوء لأكثر من بلايين السنوات |
Gökyüzündeki mehtabı ve ışık saçan tüm yıldızları. | Open Subtitles | القمر في عمق السماء والنجوم في تألقها |